Birkaç yıl önce, denize girmelerine izin verilmeyen üç gecekondu kızı evden kaçıp Şile'ye gitmişlerdi...
Üçü de boğuldu.
Bendeniz o zaman bu zavallı kızcağızlara "şehirleşme şehitleri" demiştim.
Hayatlarında hiç deniz görmemişlerdi, eh, hava da çok sıcaktı...
Şehit vermeyi sürdürüyoruz.
Ne yazık ki bunları kendi yakınlarından başka kimse anmıyor.
O kadar ki, basın bile isimlerini zikretmiyor, "şu kadar kişi" deyip rakam vermekle yetiniyor.
Gazetede adının geçmesini istiyorsan ya babanı bıçaklayacaksın ya kaynananı keseceksin!
İşin tadı kaçınca İstanbul'un kuzey kıyısında bazı yerlerde denize girmek yasaklandı, tabelalar dikildi, beş dakikada bir de anons yapıldı. Daha ne yapılacaktı?
Kimse takmadı.
Tabelaları sökmüşler.
Cankurtaranı mı kandırıyorlar, Allah'ı mı?
O zaman da ölecekler tabii.
Daha önce iki nikahsız eşini de öldürmüş Sefer Amca'ya televizyon programında yeni bir talip çıkması gibi... Kadın eceline susamış olmalı...
"Trafik kurallarına uyunuz" uyarısını dinlememekte direnenlerin bayram yolunda bir başka yola gittikleri gibi.
***
Türkiye'de "
başat" olan sınıf lumpen sınıfı, dolayısıyla başat olan kültür de lumpen kültürüdür.
Sanayileşme Kemalistler tarafından geciktirildiği ve daha sonra da kör topal geliştiği için, köyden kopup şehire yığılan köylü şehir tarafından "
soğurulamamış", lumpene dönüşmüştür.
Lumpen ne köylü ne şehirlidir.
Köyden kopmuş ama henüz şehirli olamamıştır.
İki arada bir derededir.
Kural tanımaz çünkü bilmez, bilse de aldırmaz.
Bunların en güzel örneği de
Recep İvedik oluyor.
Lumpenler içinde fakiri de var zengini de, solcusu da var sağcısı da. Fakat temel nitelik değişmiyor.
Son model lüks arabasının içinde bangır bangır "
cıstak cıstak" çala çala geçen ayı da lumpendir, arabasını durdurup inen ve hamile kadına demir çubukla kafa göz girişen ayı da...
Bunlar ne olacaklar?
Dört gündür "
trafik şehitlerinin" bilançosunu izliyorum, son gelen rakam 40 ölüydü.
Bu gidiş yolu... Dönüşte de bir o kadar gitse, 80 ölüyle bu bayramı atlatırız.
100'ün biraz üstü biraz altı olabilir ama herhalde 200'ü bulmaz.
Eski bayramlarda bu sayıyı geçerdi...
Zaman içinde ölü sayısını yarı yarıya azaltmayı başardık, çağdaşlaşma yolunda mesafe katettik.
Sıfıra ineceği bir gün de gelecektir.
Her şey çok güzel olacak.
Üç kuşak sonra, yüz yıla kadar...
Antropologlar, köylünün yüz çizgilerinin gevşemesi, derin kırışıkların ortadan kalkması, el hareketlerinin yumuşaması ve incelmesi için de "
üç kuşak" şartını koşuyorlar.
"
Ateşsiz piknik" yapmayı da öğrenecekler ve orman yangınları da azalacaktır.
Ne yani, dünden bugüne mucize mi bekliyordunuz?
Onu Kemalistler bile zart zurtla başaramadılar.