Federal hükümetin "arpayı keseceğinden" korkan NASA, aşağı yukarı altı ayda bir Mars'ta "bir şeyler" bulur...
Ya su bulur, ya su kalıntısı.
Dolayısıyla "Mars'ta hayat olabilir, ya da olmuş olabilir" diye ortalığı birbirine katar.
Gerçi bu, Türkiye'de kendi gündemini "Şeyma ne dedi, Acun ne yaptı" sorunuyla oluşturan hamşoların umurunda olmaz ama ABD'de ciddi bir haberdir.
Böylece hükümetten biraz daha para sızdırır.
NASA, ara sıra yarışma da düzenler:
"Mars'ta kurulacak evler nasıl olmalı?"
Öp babanın elini... Sanki gitmiş yerleşmişler de toplu konuta geçmişler...
Bunun üzerine balıklama atlayacak genç hevesli de epeyce vardır.
Hele işin ucunda on binlerce dolar olursa!
Finale kalanlara 34 bin dolar, kazanana 800 bin dolar...
İnsan bu yarışmaya mimar değil inşaat amelesi olsa girer.
NASA'nın "üç boyutlu yazdırılmış yaşam alanı yarışması" varmış (yazdırılmış ne demek oluyor?), üç proje "büyük finale" kalmış. Üç ekip.
Bu ekiplerden birinde bir de Türk mimar varmış.
İşgüzar basın elbette bunu "Türk gencinin büyük başarısı" diye pazarlıyor.
O da gaza gelmiş, kendisinden sonra gelecek kuşaklara öğütler veren Steve Jobs gibi konuşuyor: Başarım Türk gençlerine örnek olsun!
Eh, biz "Türk ihtiyarı" olduğumuz için bizi bağlamıyor ama ne yapmış bu çocuk diye baktık tabii...
Bu ekip, "ışığın girebildiği delikler içeren ev modeli" yapmış. Tepesinden de ışık alan döner bir kule.
Diğer iki ekip de bir şeyler yapmışlar elbette ama onların içinde Türk olmadığı için basınımız dikkate değer bulmuyor, hiçbir ayrıntı vermiyor. Türk yapmazsa kıymeti yok.