Galatasaray sahaya çıkıyor, takımda Türk yok. Sorarsan Türk takımı.
İş Bankası reklamı eşliğinde İstiklal Marşı çalınıyor, takımda söyleyebilen yok.
(Söyleyen olsa da "detone" zaten.)
Bir zamanlar Aziz Yıldırım için "elinden gelse sahaya 11 yabancı sürer" derlerdi, işte o günü gördük.
Galatasaray beş gol atıyor, atanlar Feghouli, Onyekuru, Ndiaye, Diagne...
Maçı yorumlayan vatandaşın Feghouli'ye "Fegülü" demesi de durumu kurtarmıyor.
Younes'e adam gibi "Yunus" diyebilseler de durum değişmeyecek.
(Amir Hadzi Ahmetovic'e adam gibi "Hacıahmetoviç" demeyi başardılar ama dilleri dönüp de Abdou Razack Traore'ye adam gibi "Abdürrezzak" demeyi beceremediler.) Türk futbolunu yabancılara teslim etmenin sonu bu.
Yabancı oynuyor, Türk hayran hayran seyrediyor.
Oynayan yabancı da, Türkiye'de "yıldız" kabul edilen, ama aslında Avrupa'nın ve dünyanın alt tarafı "orta halli" futbolcusu...
Emekliliği gelmiş adamlar bunlar, buradan gidecekleri yer de ya Arabistan ya Çin, yani futbolda bizden de geride ama parası bol ülkeler.
Gomis geliyor şampiyon oluyoruz, Gomis gidiyor iş sarpa sarıyor... Bir sömürge askerinin yerine başka bir sömürge askerinden medet umuluyor, ondan da hayır yok.
Çünkü Türk oyuncular "fos" çıkıyorlar.
Ve de, adam yokluğundan "milli takım" kurulamıyor.
Sonuç da hüsran oluyor, yabancı futbolcu oynatamadığın milli takım tel tel dökülüyor.
Neredeyse yirmi yıl önce almış olduğumuz "ballı" bir dünya üçüncülüğüyle avunuyoruz.
Çin, Japonya, Güney Kore, Kosta Rika, Senegal... Dişimize göre rakipler bunlardı!
Ama Brezilya'ya gol atmayı bile başarmıştık ağabey, Türkiye'de bir anda hayat durmuş, sonra müthiş bir vaveyla kopmuştu.
Brezilya'ya gol atabiliyorduk, vay canına, memleket amma da kalkınmıştı!