Mehmet Soysal yazınca uyandım, 28 Şubat sonrasının parti kapatma davalarına "muhalefet şerhi" koyan bir tek kişi varmış, Anayasa Mahkemesi üyesi Sacit Adalı...
Bakın, meclisin darbe ve muhtıraları araştırma komisyonunda ne demiş:
"28 Şubat'ın ekonomik hadise olduğu düşüncemi muhafaza ediyorum... Tamamen salt askeri operasyon değildir... Ne 1960, ne 1980 ihtilali, ne de 28 Şubat postmodern darbedir...
Belli ellerde olan sermayenin kendisine rakip gelme tehlikesini görmesi karşısında daha bu tehlikenin doğmadan boğulması operasyonudur belki de...
Nitekim birçok şirket elimine edildi...
Bankaların ortadan kaldırılması yaşandı... Kendiliğinden mi oldu?"
Sacit Adalı'nın Türkçe'si çok parlak olmasa da yüreği mangal gibiymiş.
Evet, Türkiye'de hakimler varmış.
Adalı, 2007'de de CHP'nin cumhurbaşkanlığı seçiminin iptali talebine hayır demişti.
AK Parti'nin kapatılmasına da karşı çıkmıştı.
Muhalefet uzun süredir ondan nefret eder.
***
Yirmi küsur yıldır yaşadığımız süreç, İstanbul sermayesinin "
iktidarı vermeme" kavgasıdır.
Yani, bunun siyasete yansıması.
İstanbul sermayesi, kendisine esaslı bir rakip çıkmakta olduğunu daha o zamanlar gördü. Tırpanlamak istedi ve birkaç yıl süreyle de başarmış gibi göründü.
Rakip, "
Anadolu kaplanları" tabir edilen Müslüman Anadolu sermayesiydi...
Hani kırklı yıllarda bürokrasiden koptukları ve kendi partilerini kurdukları gibi, şimdi de İstanbul'un boyunduruğundan kurtulmak istiyorlardı.
Kurtuldular ve 2002'de yepyeni bir partiyle iktidara da geldiler.
1950'de geldikleri gibi.
Ve gene halkı kendi yanlarına çekmeyi de başardılar.
Bürokrasi artık 1960, 1971, 1980 ve 1997'de yaptığı gibi onları darbeyle deviremiyor.
İstanbul sermayesinin Gezi benzeri başkaldırma denemeleri ve bu tür olaylarda "
enayi entelleri" kullanma çabaları da hüsranla sonuçlanıyor.
Anadolu kaplanları kolay kolay gidecek gibi değiller!
İşin matrağı, İstanbul'a da büyük hizmetler götürüyorlar. İstanbul sermayesine boyun eğmiş nice iktidarın yapmadığı ya da yapamadığı işleri yapıyorlar.
İstanbul sermayesi şimdilik pes etmiş görünüyor, maşallah kuzu gibi.
Yarın ne yapar bilinmez.
***
Kendini Kemalist ya da Marksist kabul eden birçok ahmak, bu kavgada nasıl kullanıldığının farkında değildir.
En büyük puştluk, bu kavgaya "
Atatürkçülük" kılıfının uydurulmuş olmasıdır.
Bendenize en eğlenceli gelen yanı da, İstanbul sermayesinin has adamı bir sosyete züppesinin, cumhurbaşkanı adayı olarak
Ali Koç'u öne sürmeye çalışması olmuştu...
Fenerbahçe'yi ligin dibine düşüren adam Türkiye'yi kimbilir nerelere düşürürdü!..