Bertolt Brecht artık pek konuşulmuyor. Modası geçti. Oysa altmışlı yıllarda bir "tiyatro ilahıydı"… Ona hep hayrandık.
Ne mal olduğu ancak komünist imparatorluk yıkıldıktan sonra ortaya çıktı. Kendisini tanımak isteyenlere özellikle John Fuegi'nin yazdığı mükemmel biyografiyi tavsiye ederim: "The Life and Lies of Bertolt Brecht"… B.B.'nin hayatı ve yalanları…
Tiyatrocularımız bu kitabı okurlar mı? Okumazlar. Dilimize tercüme edilir mi? Edilmez.
Çünkü "efsanelere ve yalanlara sarılıp yaşamak" onlara daha kolay gelir. Bilmezler, bilmediklerini de bilmezler, öğrenmek de istemezler, öğretmeye çalışana da küfür ederler.
***
Evvela, Brecht'in oyunlarını büyük ölçüde başkalarına yazdırıp altına kendi imzasını attığı ortaya çıktı. Asistan ayağından…
Başta Elizabeth Hauptmann… İlaveten Ruth Berlau, Margarete Steffin, Hella Wuolijoki…
Harem kurmuş, bu hanımları her gittiği yere taşıyor, hem oyun yazdırıyor hem de… Eşi Helene Weigel buna sesini çıkarmıyor.
Bu arada hababam çocuk aldıranlar, intihara kalkışanlar, kendini içkiye verenler…
Hauptmann, aslında bir uyarlama olan "Üç Kuruşluk Opera"nın yüzde doksanını yazmış! (Brecht, bu oyunun telif hakkından Hauptmann'a ancak yüzde 12.5 vermiş.)
"Kafkas Tebeşir Dairesi"ni yazan da Ruth Berlau… "Puntila Ağa"yı yazan Wuolijoki…
Hiç yıkanmaz, teke gibi kokarmış ama bu yanı bizi ilgilendirmez.
***
Brecht sıkı komünistti. Ama hiçbir zaman Alman Komünist Partisi'ne üye olmayacak, boyunduruğa girmeyecek kadar da uyanık.
1933 yılında kaçtığı Almanya'ya 1949 yılında döndü. Komünist ya, Doğu Berlin'e yerleşti. Doğu Alman hükümeti ona Berliner Ensemble topluluğunu oluşturacağı Theater am Schiffbauerdamm'ı tahsis etti.
(Hemen çıkışında, kanal kıyısında, Ganymed lokantası vardır. Doğu Alman kodamanları, politbüro üyeleri orada toplanıp yiyip içerlermiş, oyun çıkışında Brecht de eşiyle gelirmiş… Berlin'e ne zaman yolum düşse mutlaka önce Berliner Ensemble'a sonra da o lokantaya giderim, mükemmel Fransız yemeklerini Paris'ten üç misli ucuza yiyebilirsiniz. Eh, isteyen Adnan'a da gidebilir tabii, açık bulursa.)
Doğu Berlin'e yerleşti ama cebine Avusturya pasaportunu koyduktan sonra! Komüniste bak.
Eserlerinin telif hakkını da, sansürden kaçırmak için, Frankfurt'ta bir yayınevi kurmuş olan eski arkadaşı Peter Suhrkamp'a bağladı. Komüniste bak.
Banka hesabını da… İsviçre'de açtı! Komüniste bak.
Bu Brecht'i, 1947 yılında, sürgün yaşadığı Amerika'da (ne hikmetse Rusya'ya değil Amerika'ya yerleşmişti!), Temsilciler Meclisi'nin "Amerika Karşıtı Etkinlikleri Araştırma Komitesi"nin önüne çıkardılar.
"Komünist olduğu" suçlamasını kemal-i ciddiyetle reddetti. "Ben o işlerden anlamam" dedi.
Dik durmadı. Aptala yattı.
İlk fırsatta da Amerika'dan tüydü.
***
Savcının karşısında süt dökmüş kediye dönen, adliyenin kapısından çıkar çıkmaz da yeniden esip savurmaya koyulan bazı "solcu" tiyatrocuları gördüm de oradan aklıma geldi.