Bu cümle genellikle "davranış bozukluğu gösteren" kişiler için kullanılır. Kılıçdaroğlu'na da cuk oturuyor.
Ama burada bir fark var: Kılıçdaroğlu bir yandan kendi koltuğunun tutkalını sıkılayıp bir yandan partisine zarar veriyor. Kendine değil partiye.
Genel seçimlerde de HDP ve İP'nin meclise girmelerini sağlayıp partisine epeyce oy kaybettirmişti...
Hacı Muharrem'i de "nasıl olsa kaybedeceğiz" diye mi yoksa "kaybetsin de başımdan gitsin" diye mi aday gösterdiği uzun uzun tartışılmıştı...
***
Muhabir arkadaşlarımız Evrin Güvendik ile Erhan Öztürk, ödüllük bir gazetecilik başarısı sergilediler:
Kılıçdaroğlu'nun İP'ye "bıraktığı" ilçelerdeki "parti içi muhalefet" tablosunu incelemişler.
Ortaya şu çıkmış: Kılıçdaroğlu'nun aday göstermeyeceği ve sözümona Akşener'i destekleyeceği illerin hepsi Muharremci!
Manisa, Sakarya, Denizli, Balıkesir, Trabzon, Kocaeli, Konya, Gaziantep, Samsun, Kayseri...
Bunların hepsi, genel seçimde uğradıkları hezimetten sonra Kılıçdaroğlu'na karşı çıkan ve "kurultay isteyen" il örgütleri...
Hepsini cezalandırmış.
Görünürde Akşener'e bırakıyor ama bu illerde İP'nin kazanması da sözkonusu değil. (Meral Hanım, Trabzonlular kendisine oy vermezlerse "kaynanasıyla birlikte gelip pencerelerini taşlayacağnı" söylemişti ama altı aydır bu yönde bir eylem göremedik.)
Yani ne olacak? Kılıçdaroğlu tam on ili Ak Parti'ye hediye etmiş olacak.
Sırf on belediye Muharremciler'in eline geçmesin diye.
Ama İstanbul ve Ankara'da İP desteğini sağladı.
Elbette bu "siyasi tilkilik" yanlış bir hesaba dayanıyor: İnsanların "şuna vermeyin buna verin" yönlendirmesiyle hareket edecekleri yanılgısına.
İstanbul'u da Ankara'yı da gene kaybedince, ne demek istediğimizi anlayacaktır.
Ama iliklerine işlemiş pişkinliğiyle "biz kazandık" deyip çıkacaktır.
Bendeniz seçim sonuçlarını merak etmiyorum. İki şeyi merak ediyorum.
Bir: Nisan ayında CHP içinde kopacak olan kızılca kıyametin eğlenceli safhalarını.
İki: İyi Parti, acaba bir tek belediye, ama bir tek belediyecik olsun kazanabilecek mi?
***
Öte yandan, CHP'nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu'nun marifetleri de "deştikçe" ortaya dökülmeye başladı.
Hazret Beylikdüzü'ne belediye reisi olduğu dönemde cami temeli atmış, sonra da tek çivi bile çakmamış.
Geçen gün de o camiye yeni bir temel atmış! Tören düzenlemiş.
Eh, imamın oğlu ya, medet umuluyor.
Kemal Bey'in "Ekmeloğlu" dediği İhsanoğlu'ndan sonra İmamoğlu'nun alacağı sonucu da göreceğiz.
Burada da asıl merak ettiğimiz sonuç değil, şu: Kocasının bir oturuşta bilmemkaç porsiyon domuz yemesiyle iftihar eden hanım, imamın oğluna oy verir mi?
Bize ne yahu, "imam görünce kaçmak isteyen" bazı Kemalistler düşünsünler.