"Türkiye'nin kurtuluş reçetesi Mustafa Kemal'in hayat hikâyesidir."
Böyle demiş arkadaş.
Evet, tastamam böyle demiş.
Reçete verecek sandık, meğer herkes gibi o da bir Atatürk kitabı yazmış da onu satıyormuş...
Ballandırıyor da, kaç bin sayfa okumuş, kaç yıl kafa patlatmış...
Bize "yazdığın kitabın reklamını köşende yapmak ayıptır" diye öğretmişlerdi meslek büyükleri... Dokuz kitap yayınladım, bir kere lafını etmedim.
Ama sonra baktık, "bugün şu saatte şurada imza günüm var, annem de börek yaptı, ay vallahi beklerim şekerim" diyenler türedi...
Tevazu prim yapmıyor.
İyi. Güzel. Yazsın da satsın da. Nasıl olsa emekli memurlar alırlar.
"Farklı" ne söyleyecek, onu merak ettim.
Hadi Lord Kinross'u, Şevket Süreyya'yı falan boşver de (onlar "kadük" oldular), Atatürk'ü niçin Andrew Mango'dan ya da İpek Çalışlar'dan okumak yerine bunu tercih edeyim?
Yoksa "zamanlamayı" mı tutturamadılar? Çalışlar erken davrandı.
Bakacağız. Önce bir karıştıracağız, "fotoroman" düzeyini aşıyor mu?
Daha doğrusu, "bu saatten sonra" Atatürk'ün nesini bilmiyorum da okuyup öğreneceğim?
Ama "hedef kitle" biz değiliz herhalde. Sabah akşam Tayyip Erdoğan'a küfür eden, sürekli gaz verdikleri kendi müşterileri.
Alsınlar, kuponla aldıkları diğer Atatürk kitaplarının yanına koysunlar.
Çocuğa ya da toruna derslerinde yardımcı olur!