Partilerinde bir hareket olmayınca, kurultay murultay da iki seksen yatınca, muhalif basın birilerinin peşine düşüp "yahu iyi kötü bir şey söyle de yazalım" telaşına giriyor. İlle sayfa dolacak ya... Öte yandan okuyucuya da CHP diye bir parti olduğunu unutturmamak lazım...
CHP'de kum gibi kaynayan genel başkan yardımcılarından birinin kapısını çalmışlar. O da ne yapsın, söyleyecek bir sözü yok ama birşeyler söylemiş işte.
Bu adam, CHP'nin yerel yönetimler sorumlusu, yani "belediyelere bakan" yöneticisi. Konu belediye.
Bir kere, "moral bozukluğunu süratle atacaklarmış"...
Nasıl? Olağanüstü bir gelişme mi bekleniyor, birşeyler mi olacak da moralleri düzelecek?
Geçenlerde amigo yazarlardan biri de iktidar için "ekime kadar dayanabilirler mi" diye soruyordu... Herhalde sonbaharda hükümetin düşmesini falan bekliyordu!
Aklı gene eskiye gitmişti, gensorular, güven oylamaları falan...
Dolar seksen sekiz lira da olsa, Erdoğan 24 Haziran 2023 tarihine kadar devlet başkanıdır.
Peki, diyelim moral bozukluğunu hem de süratle attılar, belediye seçimlerinde ne yapacaklar da kazanacaklar? Ağızlarıyla kuş mu tutacaklar?
"Çalışmaları sürdürüyorlarmış"...
Çalışmalar "yoğunlaşmış", hem de bayramda!
Yerseniz.
Bir bildirge yayınlayacaklarmış, bu bildirgede "güçlü yerel yönetim vurgusunu" yapacaklarmış...
Sistemi değiştirecekler.
İyi de, bunun için önce ülke çapında genel seçimi kazanmaları, yani iktidara gelmeleri gerektiğinin farkındalar mı?
Adayları kademeli olarak açıklayacaklarmış.
Yani esas olarak Kemal'in adamları, parti içi muhalefetin pazarlık gücüne göre de aradan çıkacak birkaç Muharremci...
Belki de hiçbir Muharremci...
Peki bundan bize ne?
"Sosyaldemokrat çözüm belediyeciliği" ortaya koyacaklarmış. Bu çözüm "ranta değil halka dayalı" olacakmış.
Yani ihaleler CHP'li müteahhitlere verilecek, AKP yandaşlarına zırnık koklatılmayacak. Değişim bu.
Peki bundan halka ne?
Oyumu niçin Ahmet Bey değil de Mehmet Bey para kazansın diye vereyim?