Türkiye'nin nüfusu 80 milyonu geçmiş, 81 milyona dayanmış. İstanbul 15 milyondan fazla.
Son durum bu.
Yeni yapılan çok katlı binalardan rahatsız olan küçük burjuvalar, önce bu kadar insanı "nereye sığdıracaklarını" söylemek zorundadırlar.
Sakın "şehre gelenden nüfus kâğıdı sorulsun, İstanbul doğumlu olmayanlar geri gönderilsin" gibi enayi çözümleriyle ortaya çıkmasınlar... "Diploması olmayan oy vermesin" gibi bir enayi çözümü.
Nasıl yirminci yüzyılın İstanbul'u anılardaki o "eski İstanbul" olmadıysa, yirmi birinci yüzyılın İstanbul'u da artık daha başka bir İstanbul'dur.
Ağlayıp zırlamanın kimseye faydası yoktur. "Gidişat" budur. Değişim tarihin motorudur ve ona hiçkimse karşı koyamaz.
Yeni havaalanı ve Marmara- Karadeniz kanalıyla şimdi İstanbul daha da değişecektir.
Nasıl o eski köşkler birer birer ortadan kalktıysa, kalkmak zorunda kaldıysa, ellili ve altmışlı yıllarda köşklerinizin yerine hiç gocunmadan yaptırdığınız o birbirinden çirkin apartmanlar da ortadan kalkacaktır.
Seçimleri kaybettiğiniz gibi bu savaşı da kaybettiniz, hiç dırlanmayın. Cumhurbaşkanına sövmek sizi kurtarmaz.
Bu "transformasyon" daha bir yirmi yıl sürecektir.
Ve yeni İstanbul, evet pek "otantik" denemez ama hiç olmazsa daha "estetik" binalarla kaplanacaktır.
Bu kadar hızlı çoğalan bir toplumda, bu kadar hızlı değişen bir ülkede başka türlüsü olabilemez!
Hem evini kat karşılığı müteahhide ver, hem de mahalle elden gidiyor diye ağla, bu da ancak bizim küçük burjuvalara özgü bir çelişki olsa gerek.
Osmanlı'dan sonra bir "milli mimari" yaratamadık, hiç olmazsa "kaliteli binalarla" yetineceğiz. İstanbul "siluetten" ibaret değil. İçine giren bilir.