Konuşmayan Muharrem İnce konuştu. Konuşan Emine Ülker Tarhan ve Süheyl Batum kovulmuş, Selin Sayek Böke sütre gerisine itilmiş, Fikri Sağlar en az bir yıllığına susturulmuştu.
Bakalım Muharrem Bey'in başına şimdi neler gelecek?
Muharrem Bey, CHP'nin cumhurbaşkanı adayının "demokratik" bir şekilde belirlenmesini istiyor.
Aday "bütün parti üyelerinin katılacağı parti içi bir seçimle belirlenmeli"...
"Bu da yetmez" diyor, "sendikaları, muhtarları, sivil toplum kuruluşlarını, vakıfları, odaları, baroları da bu işe dahil etmeliyiz..."
Oldu olacak apartman kapıcıları, spor kulüpleri ve Kanaryasevenler Derneği'ne de sorun! İgor Tudor'un adayı kimdir mesela, öğrenelim.
Elbette "CHP taraftarı kuruluşları" demek istiyor.
Öyle ya, partili olmayan ya da partiye "sempati" duymayanın bu aday seçiminde ne işi var? Oldu olacak AKP'ye de sorun bakalım, karşılarında rakip olarak kimi görmek isterlermiş?
Cevap elbette "Kemal Kılıçdaroğlu" olacaktır!
Çünkü ondan daha kötü bir rakip bulunabilemez.
Muharrem İnce'nin bu çıkışının altında elbette "aday olarak beni seçin" beklentisi de var.
Deniz Baykal da Bay Kemal'e "ya kendin aday ol ya da partili birini göster" derken, "beni göster" demek istememiş miydi?
Kimileri de, Bay Kemal'i bertaraf ederek "CHP'yi kurtarmaya" çalışıyorlar...
İlahi... Bir alternatif olsaydı Aydın Doğan ve Koç Holding onu çoktan bulurlardı!
Kimileri, Kılıçdaroğlu giderse CHP'nin "kendine geleceğini", hatta belki seçim bile kazanabileceğini sanıyorlar. Halkın hiçbir ama hiçbir şekilde, hiçbir ama hiçbir liderle, hiçbir ama hiçbir zaman CHP'yi iktidara getirmediğini ve getirmeyeceğini göremiyorlar.
Ya da görüyorlar da, maksat asma budanmış olsun.