Bunlar Paris'in en kıytırık banliyösünde iki araba ateşe verilince "Paris yanıyor" diye başlık atarlardı...
En güzel cevabı da o sırada oralarda bulunan Seda Sayan vermişti: "Ne yanması ayol? Yangın mangın yok... Şimdi siz telefon edince haberimiz oldu!"
Hani şu, en dandik dizinin en kıyıda köşede kalmış figüranından "ünlü yıldız bilmemkim bilmemne oldu..." diye sözeden kafa. (Bu tuzağa kaç kere düştük de hemen tıkladık sekmelerini?)
Bu tür zırvalıklar "masum" konularda yapılınca sorun değil, en fazla kalaylar geçersin. Ama "hükümete vurmak" için yapılınca işin rengi değişiyor.
Zevzeklik boyutu itlik boyutuna doğru yelken açıyor.
İmdi, bakın ne olmuş? "Paket Postanesi yıkıldı"... Öyle dediler.
Galataport projesi kapsamında Karaköy Yolcu Salonu'ndan sonra Paket Postanesi de yıkılmış...
Yıkılmış da yerine alışveriş merkezi mi yapılmış? (Onlar AVM'lere de karşı, "kahraman bakkaldan" yanadırlar. Bunu ilericilik sanırlar.) Hayır, daha büyük, daha güzel ve "modern" bir liman yapılacak. Çünkü eski liman "kadük" olmuş, küçük ve tapon kalmıştır. Yıl 1917 değil, 2017'dir.
Nasıl yıkılmış bu binalar? Üç duvarı ayakta bırakılmış, deniz cephesi ve iki yan duvar sağlam, binanın içi boşaltılmış.
Görüntü korunacak yani. "Fasad" aynı kalacak.
Çünkü Fransa'da da öyle yapıyorlar.
On dokuzuncu yüzyılın ünlü kahvehanesi Maison Doree'yi bilir misiniz? Enis Batur'dan başka pek kimse bilmez.
Bugün bir bankadır.
Fakat cephesi korunmuş, restore edilmiş, içi değiştirilmiştir. Bir köşesine de bir "plaket" konulmuştur.
Marcel Proust'un evini bilir misiniz? (Hayır, Sochaux takımında stoper oynamıyor bu çocuk, büyük bir romancıdır.)
Bugün bir banka şubesidir.
Cephesi korunmuş, içi değiştirilmiş, fakat Proust'un hasta yatağında romanlarını yazdığı ünlü odası da aynen korunmuştur, duvarlara kaplattığı ve onu rahatsız eden cadde gürültüsünü kesen mantar levhalara kadar... Özel izinle gezilebiliyor.
"Konsept" budur, "format" da budur.
Fransa'da "Proust'un evini yıktılar" diye kimse yaygara etmemişti.
Ama Türkiye'de hükümete uyuzluk etmek için her türlü yalanı kıvırabilirsin!
Can Dündar'ın "Taksim'de kadınları ve çocukları katlediyorlar" şeklindeki rezil, aşağılık yalanı gibi...
Ya da "Emek Sineması'nı yokediyorlar" balonu gibi.
Belki de "Adnan Menderes gençleri kıyma makinesinde parçalatıyor" kepazeliği gibi.
Alışıksın yani sen, hadi yaz, yaz: Hain iktidar Paket Postanesi'ni yıkıyor!
Belki postadan paket bekleyen iki müşterin tav olur da referandumda hayır oyu verir.
Benim Amazon paketlerimi DHL ya da UPS eve kadar getiriyor, ben hayır oyu vermeyeceğim. 1917 yılında değil 2017 yılında yaşıyorum, hele "paşa babanızın Türkiyesi'nde" hiç değil.