Bizim meslekte herkesin yazdığını yazmak değil, kimsenin yazmadığını yazmak makbuldür.
Öyleyse "teröre boyun eğmeyelim, alışveriş merkezlerini dolduralım" gibi çağrıların bu fakirdeki karşılığı da, "hiçbir şey olmamış gibi" davranıp bazı edebiyat eserlerini tanıtmaya soyunmak olabilir. Kusura bakmayacaksınız.
Bombalar patladığı anda, ertesi gün de, daha ertesi gün de kimin ne yazacağını adım gibi, hatta satır satır biliyordum.
Çünkü daha önce kaç kere okudum, hem de yıllardır.
Kusura bakmayınız, ben hamaset yapamıyorum.
Hiçbir işe yaramadığını bilecek kadar "hayat tecrübemiz" var hepimizin.
"İlkokul kompozisyon dersine" de ev ödevi hazırlamıyorum.
Şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar...
Ve de "alışmayacağız" iddiası.
Hiç kusura bakmayınız, alıştık.
Sanki PKK denilen bu deyyus takımı (ya da onları güden ABD ve AB) biz böyle yazdık diye pişman olacak, Türkiye'yi sarsalamaktan vazgeçecek!
Sanki biz ağızlarına biber sürünce çok utanacaklar...
Sanki "yeter artık" çığlıklarımız yüreklerini yumuşatacak...
Bu kadar büyük adamlar olduğumuzdan haberim yoktu...
Neyse ki benim "egom" davul değildir.
Emekli orgeneral, eski genelkurmay başkanlarımızdan İlker Başbuğ ara sıra çok kötü saçmalar ("ordumuzda darbe geleneği yoktur!") ama ara sıra da taşı tam gediğine koyar...
"Biz PKK'yı altı ayda bir yeneriz zaten" demişti...
Henüz yenemedik.
Niyetlerinin barış marış olmadığı, bağımsızlık elde edene kadar bu düşük yoğunluklu iç savaştan vazgeçmeyecekleri de ayan beyan ortadadır.
Ama kazanamayacaklar.
Daha nice bombalar atacaklar, nice şehitler vereceğiz, kendinizi buna hazırlayın ama kazanamayacaklar.
Çünkü Kürt halkının yüzde doksanı ayrılmak istemiyor.
Haklarını istiyor, haklarının "garantisini" istiyor, o kadar.
Sinir bozan, Türk basınında bazı ahmakların, asla barış istemeyen bu ayrılıkçılara barış ve demokrasi çağrısı yapmanın bir işe yarayacağını sanmaları ve hükümeti suçlamalarıdır. Sinir bozan, Türk politika sahnesinde bazı ahmakların "terörü parlamenter sistem bitirir" yavesini sakız gibi çiğnemeleridir.
Sinir bozan, "Tayyip düşmanlığıyla" gözleri dönmüş, zıvanadan çıkmış bazı sinemacıların ve tiyatrocuların "sosyal medya" adı takılmış zevzeklik ortamlarında terör bombalarını övecek kadar, şehitlerimizle alay edecek kadar küçülmeleri ve alçalmalarıdır.
Sinir bozan, tam da örgütün onları getirmek istediği kıvama gelip "bırakalım gitsinler de şu olaylar bitsin" diye düşünen ama bunu söylemeye de korkan "entel" takımıdır.