Hatırlayacaksınız, Orhan Pamuk üstadımız İtalyan La Stampa gazetesine gönderdiği bir makalede, müzelerin küçülmelerini ve "devletlerin tarihini" yansıtmaktan vazgeçmelerini, bunun yerine "sıradan bireylerin hikâyelerini" öne çıkarmalarını istemişti...
Başta İtalya olmak üzere hiçbir yerde ciddiye alındığını sanmıyoruz, nitekim Türk basınında en ateşli "Pamuk reklamcıları" bile ırgalanmadılar ama biz durumdan vazife çıkardık.
Laf eksik kalmıştı, tamamlayalım: Pamuk aynı zamanda "sıradan bireylerin kendi küçük müzelerini oluşturmalarını" da istiyor...
Sıradan bireyler müzesi... Sıradan birey müzeleri... Nasıl olacak bu iş?
Hadi "Süleyman Demirel Müzesi"ni falan anladık da, o sıradan birey değil ki...
Erdal İnönü'nün ölümünden sonra ortaya "Anadolu Hisarı'ndaki yalısı müze yapılacak" diye bir kıtır atılmıştı da, "içine ne koyacaksınız" diye sormuştuk, cevap alamamıştık. Nitekim aradan dokuz yıl geçti, müzeyi ara ki bulasın.
İmdi, nasıl olacak "sıradan birey" müzesi?
Somut örnekten gidelim: Evkaf'tan mütekaid Rıfkı Bey... Hiçkimse daha sıradan olamaz.
Binbir zahmetle biriktirdiği parayı emekli ikramiyesine katıp alabildiği nohut oda, bakla sofa evini müze yapacak.
Kendisi de herhalde kiralık eve çıkacak ahır ömründe.
Belki de devlet yardım edecek, Rıfkı Bey müze açtığı için. (Devlet böyle toplam kaç kişiye, hangi ölçütlere dayanarak para yardımı yapacak? Kaç lira?)
Diyelim ki bütün pürüzler giderildi, Rıfkı Bey, refikası İfakat Hanım'ın bütün itirazlarına rağmen heves ettiği müzeyi açtı... (Oğlu Selçuk "babam kafayı yedi" diyor, kerimesi Suzan ağlayıp duruyor, damadı Şevket homurdanıyor ama hiçkimseye aldırmadı.)
İçine ne koyacak?
İçtiği Maltepe sigarasının paketini... Yanında, şeffaf ve gazı yarıya inmiş Tokai çakmak...
Yazın giydiği delikli ve yandan cepli, ince ceket...
Pazar filesi...
1973 yılından beri sakladığı, İsmet İnönü'nün ölüm haberini veren Cumhuriyet gazetesi...
Selçuk'un "hepsi pekiyi" ilkokul karnesi...
Suzan'ın Olgunlaşma Enstitüsü diploması...
Üzerinde İhap Hulusi'nin ünlü çalışması bulunan bir Kulüp rakısı şişesi (boş tabii)...
Kimbilir hangi yılbaşı öncesi bir hovardalık edip aldığı ve hiç açılmamış, yıllarca hep camlı büfeyi süslemiş Johnny Walker şişesi...
1968 yılında Almanya'ya giden bacanağı Selami'nin getirmiş olduğu hediye Nutella kavanozu (boş)...
Başka ne koyacak, İfakat Hanım'ın donunu mu? Tövbe tövbe...
İnsanlar bu müzeye para verip bilet alacaklar.
Ya da müze bedava olacak ama bu sefer masrafları kim karşılayacak?
Orhan, bu iş "turistik edebiyat" üretmek kadar kolay değil. Olsaydı, Elif Şafak da yapardı.