İstanbul Lisesi'ni bilirsiniz... Biraz kara suratlı ama mükemmel manzaralı... Orası eskiden Düyun-u Umumiye, yani "Genel Osmanlı Borçları" kuruluşunun binasıydı. Devlet içinde devletti. Eh, Galatasaray'ı falan bitirmiş "lisan bilen" çocukların da orada işleri hazırdı tabii. Ekmek kapısı ya Hariciye, ya Düyun-u Umumiye (bizim gibi gazeteciliği seçenlere deli derlerdi, bugün de diyorlar.)
Orada dokuz bin kişi çalışırdı, Maliye Nezareti kadrosundan daha kalabalık...
Osmanlı maliyesi 1881 yılında iflas etmiş, borç ödemelerini garanti altına almak için, Batılı alacaklılar "devletin gelirlerine doğrudan el koyacak" böyle bir kurum oluşturmuşlardı.
Herhalde Atina'nın ortasına böyle bir bina kondurmayacaklar, ya da varolan büyük binalardan birine el koymayacaklar: Bir fon oluşturulacakmış elli milyar avroluk, Yunan devlet gelirleri buradan alacaklılara peyderpey aktarılacakmış.
Bu fon devlet bankalarını satacak, KDV'yi arttıracak, emekli maaşlarını tırpanlayacak, elektrik idaresini özelleştirecek, vesaire vesaire. Borç silme yok.
Çipras bu teslimiyeti "çok güzel bir mücadele verdik" diye pazarlıyor.
Referandumda halkın "hayır" dediği her şeyi, her şeyin daha da ağırını kabul etmek zorunda kaldı (Son günlerde Türk basınında moda olduğu şekilde "oksi" diye okumayınız, "ohi" diye okuyacaksınız.)
Çipras kendi halkını ters köşeye yatırdı!
Referandum boşuna yapılmış ve Yunan halkı eşek yerine konulmuştur.
Mecliste oylama var. Koalisyon ortağı ANEL partisi su koyuvermeye hazırlanıyor.
Oysa muhalefet olaylara "olumlu" bakıyor, paketi destekleyecek. Ve Çipras, Eksarhia Meydanı'nda toplaşıp tepişen avanak anarşistleri enayi yerine koya koya iktidarda kalabilir.
Bu iş biraz, Osmanlı'ya karşı çıkan anlı şanlı cumhuriyet yönetiminin Osmanlı borçlarının "kaçınamadığı" kısmını ödemeyi kabul etmesine benzedi! (Düyun-u Umumiye cumhuriyetle birlikte ortadan kalktı sanırsınız, hayır, 1939 yılında sona ermiş, borç ödemesi de taa 1954 yılında bitmiştir. Bir taksit unutulmuş, onu da Özal ödedi seksenli yıllarda.)
Devrimci böyle yapmazdı, devrimci bir çırpıda, tek kuruş ödemeyeceğini açıklar, hem avrodan çıkardı hem de Avrupa Birliği'nden.
Lenin öyle yapmıştı. Tek kuruş Rus borcu ödemedi ve dünya savaşından hemen çekildi.
Ne olacaktı yani, 1941 yılındaki gibi "Alaman tayyareleri" Atina'ya bomba mı yağdıracaklardı?
Yunanistan o zaman onuruyla aç kalırdı, şimdi onuru epeyce zedelenmiş olarak aç kalacak. Demek ki öyle "kravatı çıkarmakla" falan olmuyor bu iş.
Çipras'ın bir balon olduğunu daha iktidara geldiği gün söylemiştik. Politikadan o kadar anlamıyor ki, bir erken seçim için kendisi kaşınmış, bu kaçınılmaz faturayı Yeni Demokrasi ve PASOK partilerine yıkmayı bile düşünememişti. Hani, 2001 yılında Türkiye'yi batıran Ecevit-Bahçeli-Yılmaz üçlüsünün erken seçime gitmesi gibi. (Ecevit o muhteşem diliyle "kendi kendimize intihar ettik" demişti.)
"Kılıçdaroğlu iktidara gelirse ne olur?" diye merak ediyordunuz, işte böyle olur.