Muhalif politikacılar bilir bilmez konuşuyorlar, muhalif basın da "çamurdan olsun bizden olsun" mantığıyla "hükümete dokunsun da ister saçma, ister yalan olsun" diye balıklama atlıyor üstüne...
Hani Kılıçdaroğlu'nun, bir istihbarat örgütü sandığı Gestapo'nun kanunla kurulduğunu iddia etmesi gibi.
Şimdi de bir HDP milletvekili, Erol Dora, "Nazi Almanyası'nda kanuni olmayan neredeyse hiçbir şey yoktur" demiş. Böylece aklı sıra hükümete laf dokunduruyor.
Fethullah Hocaefendi'ye "yakınlığıyla tanınan" ve bünyesinde sözümona "entellektüelleri" barındırdığı iddiasında olan malum gazete de sazan gibi atlamış. Utanması gerekir ama ar damarları çoktan çatlamış bulunuyor.
Kılıçdaroğlu ve Dora gibi adamların Nazi Almanyası hakkında bilgileri, ara sıra İstanbul'a geldikleri zaman ya da televizyonda seyrettikleri ikinci sınıf savaş filmlerinden öğrendikleri kadar...
Bunlar galiba bir dönem arslan solcularımızın ellerinden düşmeyen William Shirer'i bile okumamışlar. (Kılıçdaroğlu'nun gençliğinde Zafer Çarşısı'nda ya da Sakarya Pasajı'nda satarlardı, üç cilt, altmışlı yıllarda Ankara'nın bütün taşralı öğrencileri okumuşlardır.) Nazi Almanyası'nda kanuni olmayan çok, hem de çok şey vardı. Çünkü emir demiri kesmiş ve kanunun yerine geçmişti. Yalnız "Führerbefehl" yani başbuğ buyruğu değil, kendi çevrelerinde her biri ufak çapta birer başbuğ olan irili ufaklı bütün faşistler keyfe keder davranırlardı. Emir kanunların dışında ve üstündeydi.
Boyundan büyük laflar etmeye heveslenen Mardin milletvekili Dora, sıkı durun, bakın başka ne demiş:
"Yahudiler ceza sürelerini bitirmeden gaz odasına gönderilmemişlerdir!"
Yok yahu? Altı milyon kişi, kadın, çoluk çocuk, hangi cezalara çarptırılmışlardı acaba?
"Sarı yıldız takmamakta direnmek" ya da "Yahudiler'e yasak olan parklarda oturmak" gibi somut suçlardan içeri alınanlar, herhalde bu altı milyon içinde birkaç yüz bile kalmazlar.
Mardin milletvekili Dora, Yahudiler'in teker teker yargılandıklarını, şöyle ya da böyle başı sonu belli bir ceza "yediklerini", bu nedenle "klasik hapisane" yerine toplama kampına gönderildiklerini ve gerekli süreyi "yatıp" sonra öldürüldüklerini sanıyor. Naziler kanunlara da o kadar saygılı davranmışlar ki, infaz dolmadan kimseyi kesmemişler.
Hadi şimdi gel de Mardinli'ye "konsantrasyon" kampıyla "eksterminasyon" kampı arasındaki farkları anlat... Dachau ile Treblinka'yı karşılaştır...
Tövbe, hiçbir kasaba politikacısı Nazi Almanyası hakkında bilgi sahibi olmaya mecbur değildir. Tipik bir taşralı olan Kılıçdaroğlu da değildir.
Ama tarih hakkında fikir beyan edecek herkes tarih bilmek zorundadır.
Örneğin, mikrobiyoloji konusunda ahkâm kesecek herkesin de mikrobiyoloji bilmesi gerektiği gibi...
HDP adı verilen partiye "hata ediyorsunuz, sol olduğunu sandığınız CHP'yle değil, Kürt meselesini çözebilecek tek güç olan AKP'yle yakınlaşın" demiştim. Bu sözümü geri alıyorum.
Sayın Dora, Sayın Kılıçdaroğlu'yla "ünsiyet peydahlasın"...
Çünkü kan grupları aynı.