Hükümetle papaz olan sözde liberaller, son derece ikiyüzlü bir tavır takındılar.
Bir yandan daha fazla demokrasi istiyorlar, bir yandan "bu böyle gidemez, asker mutlaka bir şeyler yapar" diye iyi sıhhatte olsunları kışkırtmaya çalışıyorlar.
"Demokratik darbe" herhalde istedikleri!
Asker kendi işine bakıyor, sınır güvenliğimizi sağlamaya çalışıyor, dönüp de "entellerin lafını dinleyecek" hali yok.
Kerametleri kendilerinden menkul bir avuç üniversite hocası ve gazeteci memleketi kendisi yönetmek istiyor ve hükümet onlara danışmadığı için çok mutsuz...
Herkes gibi onların da "adam yerine konulma" ihtiyaçları var tabii...
Toplumda en küçük bir ağırlıkları yok ama cumhurbaşkanının "beni buraya siz getirmediniz" sözüne çok bozuluyorlar.
Kobane konusunda da çok gıllıgışlı bir tutum içindeler.
Ordumuz Suriye'ye girecek, Kobane'yi kurtaracak, PKK'ya yardım elini uzatacak!
Ama Esad'a dokunmayacak.
IŞİD'e karşı PKK ile elele savaşacak yani.
Sonra o PKK dönecek, "çözüm sürecini çok uzattınız" diye bizi vuracak.
Hükümet bu tuzağa düşmediği için ondan kötüsü yok!
Kobane'ye müdahale etmediği için hükümeti şiddetle suçlayan sözde liberaller, dönüp bu sefer "Tayyip Erdoğan iktidarının sürmesi için Türkiye'yi savaşa sokar" demekten de utanmıyorlar.
Soksun ama sokmasın.
Girsin ama girmesin.
Nedir sizin derdiniz hemşerim?
Cumhurbaşkanı gitsin (seçileli daha iki ay oldu, nereye gidiyor?), "Tayyipsiz" bir AKP yönetimi Kürtler'e bağımsızlık versin... Bu mudur?
Çünkü, erişebildikleri Kürtler'e sürekli "Tayyip sizi kandırıyor" mesajını vermeye çalışıyorlar.
İstedikleri çözüm falan değil, istedikleri bağımsızlık.
Fakat Kürt vatandaşların çoğu bağımsızlık istemiyor.
Bunun üzerine huysuzlanıyorlar, "sizin ne istemeniz gerektiğini biz sizden daha iyi biliriz" havalarına giriyorlar.
Böyle gülünç ve çirkin bir konumdalar.
Ey Tayyip, IŞİD'i ez, PKK'ya dokunma. Amerika'nın da elini taşın altına sokmasını isteme, çok ayıp! Sen Amerikan çıkarları doğrultusunda ateşe kendin atıl.
Savaş da uzasın, hele bir de ordumuz çuvallarsa, Kürtler de giderler!
Ama bu arada "savaşa girdi" diye de hükümeti yerden yere vuralım.
Tutumları, özetle bu.
Merak ediyorum, oynadıkları bu tehlikeli oyun başlarını günün birinde "vatana ihanetten" derde sokacak mıdır? O noktaya gelmelerine çeyrek kaldı.
Unutmasınlar, 1919 yılında bir yandan Ermeni kırımını soruştururken bir yandan Mustafa Kemal Paşa'yı da idama mahkûm eden mahkeme aynı mahkeme, ekip aynı ekiptir. Sonları da bilinir. O zamanlar Pennsylvania çok uzak olduğu için sürgünler genellikle Riviera'yı tercih ediyorlardı. Kucak açmış bekleyen bir manevi babaları yoktu.
İşin matrağı, baba da kendi derdine düştü, bunları besler mi bilmem.