Zırtapozluğun
paçalardan aktığı ülkemizde, ismi çok ilginç bir stadımız var: Galatasaray Arslantepe Ali Sami Yen Spor Kompleksi Tesisleri Türk Telekom Arena Stadyumu...
Pek seyirci gitmiyor artık ama zarar yok, havamız yeter.
Eskiden yalnızca Ali Sami Yen'imiz vardı.
(Talebeden Ali Sami Efendi ve arkadaşlarının iki ders arasında kulübü kurdukları odada son sınıfı okuduk... Kapısında "plaket" vardır, koridorun sonunda yeri çok fiyakalı gibi görünse de çok biçimsizdir, çünkü müdürün odası öbür kanatta tam karşıdadır, sigara içildiğinde pencereden kabak gibi görünür! Yaa, biz Ali Sami'nin spor kulübü kurduğu yerde sigara içmiş adamız... Ne olacağımız da oradan belliydi.)
Eski stad yıkıldı. Yerine bir "ticaret kompleksi" yapacaklardı ama müteahhit çekilmiş... Ortaklarıyla anlaşamamış... "Uğurlu gelmedi" diyor. Orayı yıkmış olduğu için de Galatasaray camiasından özür diliyor.
"Galatasaray'ın şanına şöhretine yakışır bir şekilde" yıkamamış, ona üzülüyor!
Allah Allah, ne yapacaktı, buldozerin üstüne Atatürk mü yazacaktı, arkadaşlar saf değiştirip Fenerbahçe'ye kaçmasınlar diye?
"Hayvan boğazlar gibi yıktım" diyor!
Karadenizli midir, bilmiyorum. (Amerika'dan yirmi tane geyik getirtmiş, onları yetiştiriyormuş, ölenlerin içini de saman doldurup saklıyor. Ayrıca tavla oynuyormuş, teknesi de varmış.)
Elbette İstanbul'un "betonlaşmasından" da çok şikâyetçi. Zaten en çok şikâyet edenler, betonları diken müteahhitler.
Eski bir binanın hayvan boğazlar gibi yıkılması nasıl oluyor, onu da bilmiyorum, keşke gidip seyretseydim...
Peki "kibar kibar" nasıl yıkılıyor bu meret? Beton blokları öpe koklaya herhalde... Demirleri seve okşaya...
Peki, İnönü Stadı'nı nasıl yıktılar, hamsi yakalar gibi mi, çay toplar gibi mi?
Altından su çıkmıştı, şişeye mi koydular? Toprak örneğini "Baba Hakkı'nın ayağı değmişti" diye kavanoza mı kaldırdılar?
Kibar yıkım nasıl oluyor kardeşim, bana da öğretin. Bu yaştan sonra Teknik Üniversite'ye girip statik ve mukavemet okuyacak halim yok, anlayacağım şekilde anlatın.
Örneğin lumpenleri toplayıp başbakanı yuhalatsak ve de stadyum şöyle bir sallansa, Galatasaray'ın şanına ve şöhretine yakışır bir sonuç elde eder miyiz? Kaşarlanmış bazı ağabeylerimize sormalı...
Her yıkım gününde işçi ekibini baştan aşağı değiştirsek mesela, yedek işçilere de şans versek...
Afrika'dan emekliliği gelmiş işçi getirtsek... Ustabaşını kapının önüne koysak, o da gitse rakip firmaya daha yüksek yevmiyeyle girse...
Yok yok, Real Madrid takımını getirelim, iki şut çeksin ne tribün kalır ne kale direği. Şanımıza şöhretimize yakışan budur, ne o öyle "futbolu boğazlar" gibi?
Belki de elli yıl önce şehir dışına yapılmış fakat İstanbul'un gelişmesiyle "içinden otoyol geçen stadyum" haline gelmiş Ali Sami Yen'i asmayıp da besleseydik, ne güzel "eski Türkiye anıtı" olurdu... Benim asıl şaştığım, salim arkadaşlar niçin bu yıkımda polise taş ve sopayla saldırmadılar, ne güzel bahane... Taksim çocukları gibi al bir de Mecidiyeköy çocukları, bakarsın hükümeti devirmekte lazım olur!