O kadar zavallı duruma düştüler ki, artık simitçiden medet umuyorlar...
Haydarpaşa Garı devre dışı kalınca, orada satış yapan üç kahraman simitçi de tezgâhını başka yere taşımak zorunda kalmış!
Ayrıca bir lokanta (onlar restoran diyorlar tabii, restoran lokantası!), sekiz büfe, bir gazete bayii, bir berber, bir de memişhane.
Hain iktidar simitçi ve kenefçileri işsiz bırakarak memleket ekonomisini çökertiyor!
İki yüz elli kişi ekmek yiyormuş, otel yapılsa beş yüz kişi yiyecek. Onu düşünen yok.
Haydarpaşa Garı meselesi kaldırılmıştı, temcit pilavı gibi gene kondu. Haydarpaşa Garı'nın "işlevsiz" kalmasına emekli memur gazeteleri çok bozuluyorlar.
Çünkü Marmaray onları çok rahatsız ediyor, kimileri saçmalamayı "ben bunların yaptığı tünelden geçmem" diyecek kadar geliştirdiler.
Hızlı tren de onları rahatsız ediyor, hızlı trenin Haydarpaşa'ya gelmeyecek, Söğütlüçeşme'de kalacak olmasını üzüntüyle karşılıyorlar.
Nedeni belli: Ya, artık hiçbir anlamı da önemi de kalmamış olan Haydarpaşa gar binası otel yapılır da iktidar yanlısı hain kapitalistler oradan para kazanırlarsa?
İstanbul'da bulunacak en güzel manzaraya sahip... Çırağan'ın manzarasından çok daha güzel... Çırağan Sarayı da ne güzel metruk duruyordu, Özal yüzünden oradan da çok para kazandı kapitalistler...
Otel yapılma fikrinden Allah gibi korkar oldular.
Ne olmalıymış? Eski fonksiyonuna iade edilmeliymiş.
Peki, millet Marmaray'la hürp diye karşıya geçmesin, kara trenden Haydarpaşa'da inip Karaköy vapurunu beklesin. Ya da en iyisi Marmaray kapatılsın. Milyarlar sokağa atılsın.
Ya da, daha daha iyisi, kara tren Ankara'dan vasıl olsun, içinden Atatürk ve "beraberindeki zevat-ı mutade" insin, Dolmabahçe'ye intikal etsinler... Lokomotif foşş diye dumanlar salsın, birtakım "Alman ajanı" kılıklı esrarengiz sarışınlar trene binsinler, falan (Ethem İzzet'in ölümsüz olduğu söylenen eserinden Osman Fahri Bey film yapmış, sarışını Filiz Akın oynuyor.)
Bunu sağlamak için de, kendini solcu sanan birkaç budala gidip Haydarpaşa merdivenlerinde gitar çalsın ve "trenimi isterim" diye bağırsın. Bunlar da haber yapsınlar. (Trenini ister ama Marmaray'a binmez.)
Ayrıca Nâzım oranın şiirini yazmıştı, değil mi efendim, "güneş, yorgunluk ve telaş", böyle kutsal bir mekân nasıl otel yapılabilir?
Neyse ki, aynı budalalar "o binayı 1908 yılında Alman emperyalistleri yapmışlardı, yıkılmalıdır" demiyorlar. Buna da şükür. ("Halkımızı sömüren hain Osmanlı aristokratlarının yaptırdığı Boğaziçi yalıları yandıkça mutlu oluyorum" diyen de çıkmıştı bir zamanlar...)
Adam köylüyü Batman'dan İstanbul'a doksan liraya uçuruyor, bunlar kara treni istiyorlar üç günde varmak için!
Köprü de yaptırmayacağız, havaalanı da yaptırmayacağız, buna da muhalefet diyecekler, bütün kerizler oylarını bize versinler, öyle mi arkadaşlar?
Hadi yürüyün, siz bu filmde ancak "Haydarpaşa Garı'nda Kadriye"yi oynarsınız.