Bir bilmecem var çocuklar: Muhalefet kaç çeşit ve de kaça ayrılıyor?
Bir, "ekim ayında devrim olacağına" samimi olarak inanan bir avuç zavallı budala...
İki, böyle saçmalıklara asla inanmayacak kadar çakal, ama bu zavallıları kışkırtıp "kullanmaya" çalışan ve oraya buraya saldırtan kontrgerilla örgütü... Bunun, bir kısmı tutuklu, ama bir kısmı da "dışarıda" ve epey "faal" olan, hükümetin bir türlü becerip de kökünü kazıyamadığı uzantıları... Özellikle kendine "devrimci sol örgüt" süsü veren taşeronlar...
Üç, asla seçim meçim kazanamayacağını pek iyi bilen ama laga lugayla durumu idare etmeye çalışan ezeli ve ebedi muhalefet mensubu CHP... İçinde daha sağcı görünenleri de var, daha solcu geçinenleri de, ama temelde hepsinin mayası bir.
Dört, meclise girip bir de grup kurmayı, yani "ayakta kalmayı" büyük başarı sayacak, siyasi hayatta ancak bir "renk" olmayı çoktan kabullenmiş ve ağzını fazla da açamayan MHP...
Beş, çaresizlikten, pantalon uyduramayınca ceket vermeye, yani hükümeti yönlendiremeyince "hiç olmazsa CHP'yi yönetmeye" çalışan İstanbul sermayesi ve onun yayın organlarında çalışan külüstürler...
Altı, demokratik haklar adı altında gene de "bu kargaşadan önce özerklik, sonra da bağımsızlık çıkarabilir miyiz" umudunu yitirmemiş olan Kürt politikacıları...
Yedi, görünürde başbakana ama aslında Türkiye'ye karşı sevgisizlik ve hatta nefretle dolu alafranga "entel takımı"... Aşağılık kompleksini şişik egoya katık edenler...
Şimdi asıl ilginç olan kesime geliyoruz:
Sekiz, "Tayyip'siz bir AKP" fikrine sıcak bakan körler...
Dokuz, "Bülent Arınç başa geçsin" sevdasına kapılmış yetiksizler...
On, iktidar partisinin mutlaka ikiye bölüneceğini iddia eden, bunu hasretle bekleyen çokbilmişler...
On bir, bu beklentiyi "Abdullah Gül yeni bir parti kurup Erdoğan'a rakip olacak" zırvasıyla süsleyip, utanmadan haber niyetine, "Ankara kulisi" görüntüsüyle yazacak kadar gözü kararmış kalemşorlar...
On iki, ısrarla "Tayyip ölecek" iddiasını yaymaya çalışan manyaklar...
İsterseniz, şimdilik hiç sesini çıkarmayıp "düşük profil" gösteren ve "gelecek daha güzel günleri bekleyen" bürokratları da ekleyiniz, on üç olsun.
Hatta, Türkiye'nin daha fazla büyümesini ve güçlenmesini hiç istemeyen ve bunu çeşitli yollardan engellemeye çalışan bazı Avrupa ülkelerinin gizli servislerini de ekleyebilirsiniz. Maşallah Taksim ve Kadıköy gibi semtleri bizden daha çok aşındırıyorlar.
Bakınız, ekonomi katlana katlana geliştiği, bu alanda dünyada üçüncülük sırasına çıktığı, üstüste büyüme rekorları kırdığı halde "battık batıyoruz, Ayşe Teyze aç geziyor" yazan iktisatçıları takmadık, ciddiye almıyoruz.
Fakat bütün bu saydıklarımıza bir şey sormak istiyoruz:
Tayyip ölmedikçe, seçimleri de üstüste kazandıkça bakalım kaçta kaçınız "yanılmışım" diyebilecek kadar erkeksiniz?