Türkiye'deki olumlu tablonun bozulmasına yol açacak her türlü tutumdan kaçınmak gerekiyormuş!
Kim demiş bunu?
TÜSİAD demiş. Yazılı açıklama yapmış.
Demek ki, "gerekirse ekonomi batsın yeter ki bu hükümet gitsin" diyene de hangi sıfat yakışırmış?
Hatta "gerekirse iç savaş çıksın" diyenlere?
Yani, "IMF'den bilmemkaç milyar dolar borç alıp bize dağıtmadı" diye uyuzlanmak da dürüst bir davranış değilmiş.
Batı'ya hükümeti "bunlar hesap kitap bilmezler, kısa zamanda ülkeyi batırırlar" diye şikâyet etmeye de ne denirmiş bakalım?
Hani "bunlar paradan sıfırları atamazlar" yazanlara ne deniyorsa o, herhalde...
"Ekonomik kriz bize teğet geçmez, Amerika'dan gene Kemal Derviş'i getirtelim, teknokratlar hükümeti kuralım" diyenler de vardı ya...
Bunlara ne denmesi gerektiğini genç olsam söylerdim ama artık takatim kalmadı adliye merdiveni aşındırmaya.
Demek ki borsayı sarsacak, dövizi patlatacak, ithalatı da ihracatı da bozacak dümenlerden kaçınmak gerekiyormuş.
Hadi "Taksim esnafı" devede kulak diyelim, küçük işletmenin derdi büyük işletmeyi germez ama "makro dengeler" önemli miymiş? Önemliymiş.
Demek ki hükümeti devirmek için çoluk çocuğu kışkırtıp ayaklandırmak da doğru değilmiş.
Bunu özellikle, İstanbul sermayesinin sözcülüğünü yapan medya patronuna da anlatmak gerekirmiş.
Entellere hangi operasyonda kullanıldıklarını açık seçik anlatmak da daha dürüst bir tavır olurmuş.
Sermayeye el koyacak Marksist'leri bu amaçla kullanmaya kalkan sermaye sahibine de "avanak" denirmiş, bakın onu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Ayaklanmacılara kapılarını açmak, önceden hazırlanmış kumanya dağıtmak da pek akıllı işi değilmiş hani, kimin neyin peşinde olduğunu şıpın işi açık edermiş...
Hele hele kumanya dağıtan hanımın kocasına parti kurdurmak için görüşmeler yapmak da büsbütün ortaya koyarmış tezgâhı.
Elbette hükümetle kapışacak bir "İstanbul Partisi" kurmak sermayenin en doğal hakkıymış, ama parklarda değil sandıklarda hesaplaşmak üzere.
Ayaklanma şapa oturunca "Tayyip gitsin de eh hadi AKP kalsın bari" diye kıvırtmak da işe yaramıyormuş.
"Bülent Arınç başa geçsin, AKP yüzde 40'a insin" diyen üniversite hocalarına da ancak gülünürmüş.
Lig maçları başlayınca stadyumlarda, okullar açılınca üniversitelerde yeni olaylar çıkarmak ve "ekimde de devrimi yapmak" gibi çocukluklar, yaşını başını almış koskoca sermaye sahiplerine yakışıyor muymuş? (Sermaye sahibi hanımları tenzih ederim, onlar her zaman genç ve güzeldirler vesselam.)
TÜSİAD, "ülkedeki olumlu tabloyu bozacak her türlü tutumdan kaçınmak gerekir" diyor... Elbette bunu, maliye müfettişlerinin sıkıştırdığı Koç grubunu savunmak için söylüyor.
Kimi zaman, ettiğin laf, testi kulpu gibi kıvrılır döner seni vurur.