Geçende ne demiştik? "Osmanlı bozgunu şimdi bitti" demiştik...
Çünkü içimizde, ruhumuzda, bilinçaltımızda sürüyordu. Bürokrasi artık Osmanlı'yla hiçbir ilgimiz kalmadığını iddia ediyordu ama halk iliklerine kadar Osmanlı'ydı ve ard arda gelen yenilgilerden sonra morali bozulmuştu.
Fakat, "mazlumluk üzerine inşa edilen çakma özgüveni" de yutmadı.
Türk bürokratı ve Türk aydını, halka ısrarla mazlum olduğunu söylüyorlardı.
Bir paranın iki yüzü gibi birbirinden ayrılmaz olan aşağılık kompleksi ve büyüklük duygusu aydınları şaşırtmıştı.
Halk da bağımsızlık kurtarıcısını bulmuş, bunu yeterli bulmuyor, şimdi artık kalkınma kurtarıcısını bekliyordu...
Çünkü biz, sürgit yoksul değil, zirveden inip dibe vurmuş insanlardık. Hep aşağıda değildik, yukarıdan düşmüştük.
Aydınlar bunu hiç göremediler, hiç anlayamadılar, burayı hiçbir zaman belini doğrultamamış sıradan bir sömürge sandılar.
Halk, sömürge reçetelerini teklif diye getiren sola bu yüzden hiç yüz vermedi.
Yokluktan anası ağladığı için de yoklukta eşitlik önerisini hiç sevmedi.
Şimdi kendi yönetimini, kendi adaylarını, kendi tarzını bulduğu için de ayağa kalktı işte. Bu tarz elbette "azıcık İslam kokulu" olacaktı çünkü halk bilinciyle de bilinçaltıyla da iliklerine kadar Müslüman'dı.
Bu hükümetin Türkiye'ye en büyük hayrı, en büyük hizmeti, ona özgüvenini yeniden kazandırmış olmasıdır.
Ekonomik krizin gerçekten teğet geçmesiyle de bu özgüven pekişmiştir.
Artık Avrupa Birliği'ne "almazsanız almayın" diyebilme noktasına da böyle gelinmiştir. Türkiye Avrupa Birliği'ne hiçbir zaman giremeyecektir ama bu havucu önümüze asmakla iyi ettik.
Kazanılan özgüven, elbette Türk faşistlerinin "boş böbürlenme" sevdasından epey farklıdır, çok daha sağlıklıdır.
Onlar, kazanamayacaklarını pek iyi bildikleri bir savaşın bir otuz yıl daha sürmesini, daha çok insan ve para harcanmasını önerebiliyorlar ancak... Daha önce iki kere de Almanya'nın yardımıyla Turan İmparatorluğu kurmaya heveslenmişlerdi.
Oysa halk, kazanılamayacağını gördüğü savaşı bir şekilde bitirmeye razı olacak kadar da gerçekçi ve sağduyuludur!
Çünkü savaşan halk değil, onun adına iş gören bürokrasiydi. İsyancıların hedefi de Türk halkı değil Türk oligarşisiydi.
Türkiye çapsızların, küçük insanların, kifayetsiz muhterislerin elinden nihayet kurtulmuştur.
Futbola da bu açıdan bakınız:
Fenerbahçe'nin UEFA kupasını alması ya da almaması değil, "alabiliriz" demesi önemlidir. (İyi bir şeydir, biz on üç sene evvel almıştık, tavsiye ederim.) Galatasaray'ın elenmesi değil, ikinci maçta yenerek ve ilk maçta yediği kadar atarak elenmesi önemlidir. Tekstil ürünlerimizi de "çok oluyoruz" sloganıyla satmıyor muyuz?
Yeni bir dünya kuruluyor, yeni bir Türkiye doğuyor, bizim kuşak sahneyi terkettiği zaman gözü arkada kalmayacak.
Bizden öncekiler umutsuz, buruk ve küskün gitmişlerdi.
Yeter ki "enayi nostaljisini" bir kenara bırakalım.
Türkiye, Türk aydınının boyunu çoktan aşmıştır.