Söylemiştik... "Kürtler istiyorlarsa bırakalım gitsinler diyorlar" demiştik...
Başlarına hiçbir şey gelmiyordu ve bu ülkede demokrasi olmadığını iddia ediyorlardı. Elbette herkes kendi fikrini söyleyecekti, buna bir itirazımız yoktu, içlerinde bazı hızlı gençler hızlarını alamayıp bize de "faşist" deseler bile...
İşte şimdi daha açık konuştular: "Medeni boşanma" istiyorlar.
Yani edilmiş olan onca kavga unutulacak (kavga derken otuz bin ölü), el sıkışıp, belki de öpüşüp ayrılacağız... Karı koca değil, Türkler ve Kürtler. (Aşk mektupları geri verilecek, hediyeler -GAP yatırımları- bırakılacak da, çocuklar kimde kalacak?)
Başbakana Kürtler'i "boşamadığı" için kızıyorlar. Biz bunun altını çizince de dönüp isim vermeden bize giydiriyorlar.
Sapıttılar, zıvanadan çıktılar. Ciddiye alınmamanın ezikliği gözlerini karartıyor (biz "az satışlı" dedikçe de çok bozuluyorlarmış), başbakan iktidarı onlarla paylaşmaya yanaşmayınca ağızlarını bozuyorlar.
Şu aşamada bu hükümeti yıpratmanın kime ne faydası dokunacağı umurlarında bile değil (devirmeye güçleri asla yok ve hiçbir zaman da olmadı ve olamaz)...
O kadar zırvaladılar ki, içlerinde "oyunu CHP'ye vermeyi düşünebileceğini" yazan bile çıktı.
Oyunu CHP'ye verecek sevgili arkadaşım, arkasından da "Kürtler'le evliliği bitirelim" dedi. İnsan kendisine takılmış olan lakabı doğru çıkarmak için bu kadar da uğraşmaz ki yahu...
Medeni boşanmaya örnek olarak Çekoslovakya'nın parçalanmasını gösteriyorlar.
Çek Cumhuriyeti ile Slovakya arasında iç savaş çıkmadı, otuz bin kişi ölmedi. (Kaldı ki bu boşanma hepten yabancı oldukları bir şey de değildi, savaş yıllarında gene ikiye ayrılmışlar, ayrılma ilamı da Hitler eliyle çıkarılmıştı...)
Acaba bizim boşanma Çek boşanmasına mı benzeyecektir, yoksa Yugoslav boşanmasına mı? (Malum, orada karılar ve kocalar arasında tencereler, tavalar ve oklavalar havada uçuşmuştu!)
Yugoslavya'yı Almanya parçaladı. Bizi kim parçalayacak da liberal arkadaşları mutlu edecek?
Bu işi, maaşı üniversiteden alıp dört ay yan gelmek ya da az satışlı bir gazetede (bak, gene dedim, çatla da patla) pir aşkına çalışmak kadar kolay sanıyorlar.
Sevgili liberal aydınlar, bugün ve görünür bir gelecekte Türkiye'de "Kürtler'i bıraktım" diyebilecek hiçbir güç yoktur.
Ne başbakanın gücü yeter buna, ne bürokrasinin, ne sermayenin, ne halkın.
Buna Atatürk'ün bile gücü yetmezdi!
Buna ancak padişah gücü gerekir, ama meşrutiyet padişahı da değil, eski zamanların mutlakiyet padişahı. Ondan bile kuşkuluyum.
Siz yeni anayasayı gördünüz, okudunuz mu ki ahkâm kesiyorsunuz? Anayasada elbette Kürt vatandaşlara özgürlükler tanınacak. Ama "hadi sizi salıverdim, gidin" kararı... O çıkmaz, çıkamaz. Bu başbakan, lağvetmiyor diye kızdığınız ordunun amiri, dağıtmadığı için bozulduğunuz Türkiye Cumhuriyeti'nin yöneticisidir. "Savaşı PKK'nın kazandığını kabul ve ilan etmediği için" ona diş biliyorsunuz.
"Bize çok acı çektirecek bir altüst oluştan" çekiniyorsunuz. Yol yakınken, acı çekmeden Türkiye'yi bölelim diyorsunuz yani. Kurşun atmadan teslim olmak şerefsizliktir. Bölüneceksek, önce dövüşür, yenilirsek bölünürüz. Henüz yenilmiş değiliz.
Siz şimdilik "bu meseleyi 1923'te çözmemiş ve başımıza bu derdi sarmış olan CHP'ye oy vermeyi" düşünedurun bakalım... Ne mutlu size bu yaman akıllar ile!