Süleyman Demirel bir ara "Türkiye'de 26 milyon özel teşebbüs sahibi vardır" demişti de sol basın dalgasını geçmişti...
Oysa haklıydı. Çünkü mahalle bakkalı bile "kendi işini kurmuş" girişimciler arasında sayılmalıydı.
Türkiye'de memur kitlesi 5 milyonu geçemediği için memur partisi CHP seçimlerde hep nal topluyor. Kırk beş yıl önce dişe dokunur bir işçi sınıfı olmadığı için de Türkiye İşçi Partisi'nin oy oranı bir türlü yüzde 3'ü aşamamıştı. Komünist Partisi'nin oy oranı bugün yüzde 0,14...
Türk halkı kapitalizmi seviyor, çünkü hem serbestliği seviyor, hem de tüketime aç. (Sosyalistler yüreklerini soğutmak için bana küfür etmek istiyorlarsa buyursunlar, alıştım.)
Bakınız, geçen gün bir araştırma sonucu yayınlandı, Türkiye "girişimcilikte en hevesli ülke" çıkmış, halkın yüzde 72'si "kendi işinin sahibi" olmak istermiş...
Bu arada KOSGEB diye bir kuruluş var, girişimciye 30 bin lira "hibe ediyor", yani geri ödemesiz kredi dağıtıyor. Somut bir proje götürürseniz bu rakam 150 bin liraya kadar da çıkabiliyormuş. Ofis, telefon ve faks da sağlıyorlar.
Devlet, kendi eliyle küçük burjuva yetiştirecek ve onu besleyecek kadar güçlenmiş!
İttihatçılar'ın da bir "Türk burjuvası yetiştirme" programları vardı ama ellerinde para olmadığı için bunu "gayrımüslimi sürme, korkutup kaçırma ya da düpedüz kesip öldürme ve malını mülkünü Müslüman eşrafa yağmalatma" şeklinde yürütüyorlardı!
Türkiye kapitalist kalkınmada rekor üstüne rekor kırarken (Çin'den sonra dünya ikincisidir) adamın biri de tutmuş bir film yapmış, skeçlerle hayal ürünü bir "sosyalist devrim sonrası Türkiye'sini" anlatıyor...
DVD'si çıkmış, merak ettim, para verdim aldım, on beş dakika izledim, kaldırdım çöpe attım. "Mastürbasyon seyretmeyi" sevmem, sapık değilim.