Sanatçı dediğin solcu olur demişti bir ahmak.
Yani Marcel Proust gibi bir devi, Ezra Pound ve T.S. Eliot gibi büyük şairleri, hatta Louis-Ferdinand Celine gibi bir yazarı bile bir çırpıda çöpe atıyordu.
Mehmet Akif'i, Yahya Kemal'i saymadık. Abdülhak Şinasi'yi, Nahit Sırrı'yı, hatta Ahmet Hamdi'yi saymadık.
Oysa burada yazarın siyasi görüşü değil, eserinin kendi alanında yarattığı devrim önemliydi.
James Joyce solcu muydu? Asla. Ama Proust ile birlikte "yirminci yüzyıl romanına ayar veren" iki büyük adamdan biriydi.
Celine düpedüz faşistti ama dilde ve anlatım tekniğinde devrim yapmıştı örneğin...
Hep bildik örneklerdir, Balzac kralcı, Dostoyevski çarcıydı, falan filan.
Bunlara karşılık size yığınla "Sovyet yazarı" gösterebilirim, Şolohov'dan gir Gladkov'dan geç Bondarev'den çık, hepsi ilericidir ama romanları kesekâğıdı hükmündedir! Bir tek Pasternak hepsine beş çeker.
Şimdi de "muhafazakâr sanat olur mu olmaz mı" diye tartışılıyormuş.
Bal gibi olur. Ama makbul olmaz.
Sanat eserinin "piyasa işi" sayılmaması, yani birinci sınıf muamelesi görmesi için iki şey şarttır: Ya özde, ya biçimde yenilik yapacak... Ya daha önce hiç söylenmemiş yeni bir şey söyleyeceksin, ya da daha önceden bilinen şeyi yeni bir açıdan, alışılmadık şekilde söyleyeceksin. (Bunların ikisini birden yapabilirsen zaten "büyük eser" doğar.)
Yapamıyorsan, muhafazakâr sanatçısın.
Örneğin Manet, Monet, Degas, Van Gogh, on dokuzuncu yüzyıl resminden daha aklınıza kim geliyorsa, devrimci ressamlardı... Buna karşılık "akademik takılan" birçok yetenekli hatta iyi ressam vardı, bugün adlarını ancak çok çok meraklısı bilir: Meissonnier, Vernet, Chasseriau, Gerome, Winterhalter imzalarını hiç duymuş muydunuz? İşte bunlar muhafazakâr sanatçılardır.
Bizde tabii muhafazakâr sanat deyince, "İslamcı sanat" anlaşılmak isteniyor.
İslamcı sanat olmaz ama, "Müslüman sanat" bal gibi olur. İnanmayan koskoca Divan şiirine bir göz atsın, "hatlara" baksın, minyatürlere baksın. (Camileri, külliyeleri, imaretleri, sarayları köşkleri saymadık.) Müslüman bir sanatçı olarak eskiyi tekrarlarsan muhafazakâr olursun. Örneğin Sinan taklidi camileri hicri 1433 yılında bile inşa etmeyi ısrarla sürdürürsen. Osmanlı müziğinin üçüncü sınıf taklitleri de "Türk Sanat Musikisi" olarak pazarlanmıyor mu?
Yenilik yaparsan, İttihatçılar sana ne kadar küfür ederlerse etsinler korkma, muhafazakâr değilsin.
Şimdi Hilmi Yavuz ya da Sezai Karakoç ya da İsmet Özel tutsa "modern bir Mevlid- i Nebi" yazsa... (Niçin yazmazlar yıllardır merak ederim, itikadları mı yetmiyor kalemleri mi?)
Buna muhafazakâr sanat mı diyeceğiz?
Asla.
Tam tersine, "Süleyman Çelebi gibi yazmaya çalışırsan" muhafazakâr olursun. (Hilmi Yavuz o "Bedreddin Üzerine Şiirler"ini Nâzım Hikmet gibi yazmaya çalışsaydı herkes bir tarafıyla gülecekti. Kendisi gibi yazdı ve ortaya büyük bir eser çıktı.)
Müslüman sanatçılar... Yerli olunuz, bizden olunuz ama muhafazakâr olmayınız.
Osmanlı motiflerini papağan gibi tekrarlamaya çalışmayınız.
"Çağdaş bir Türk ve Müslüman estetiği" yaratmak için uğraşınız.
Bununla "Ortadoğu'da lider" oluruz, "kuvvet-i pazu-i Osmani" ile değil.