Yeri cennet olası hocam Tahir Alangu, ısrarla, Sabahattin Ali'nin "ikili oynadığını" iddia ederdi, yani hem komünistlere hem MİT'e çalıştığını... Hatta bu yüzden Demir Özlü'yle çok kötü kapışmışlardı dergi sayfalarında, altmışlı yıllar.
Onu bilemem ama, Sabahattin Ali'nin İnönü yönetimiyle arası çok bozuktu. Birkaç kere hapise girdi çıktı (İlhan Selçuk'un ruhunu çağırıp soralım, bu da mı "çok partili rejimin" eseriydi acaba?) Bulgaristan'a kaçmak isterken (ya da öyle olduğu öne sürüldü), Ali Ertekin adında birisi tarafından önce boğulup sonra kafası sopayla (bir rivayete göre taşla) ezilerek öldürüldü, yıl 1948.
Daha sonra, cinayetin, cesedin bulunduğu yerde falan değil "jandarma karakolunda" işlendiği, cesedin sonradan götürülüp sınıra bırakıldığı da söylendi.
Katil elbette "milli hislerinin galeyana geldiğini" öne sürdü, ve yiye yiye... yok canım, idam değil, müebbet de değil, yirmi yıl otuz yıl falan da değil, hepi topu dört yıl hapis yedi! (Bu ülkede milli hislerle işlenen cinayetler hep anlayışla karşılanır, Ogün Samast tosunumuz da öyle yırtmadı mı?) Fakat 1950 affına dahil oldu ve özgürlüğüne kavuştu, kayıplara karıştı!
Ali Ertekin'in "MİT ajanı" olduğu daha o zamanlar dile düşmüştü. Ellili yılların sonları mı, altmışlı yılların başları mı ne, bacak kadar çocuktum, rahmetli babamın evde "Sabahattin Ali'yi MİT öldürttü" diye konuştuğunu hatırlarım...
Ertekin MİT mensubu muydu, ajanı mı, yoksa ayakçısı mı? Sabahattin Ali'nin teşkilatla ilişkisi var mıydı? Bilemeyiz.
Bunun için MİT arşivlerinin açılması gerekir ki, böyle bir şey ancak, Rusya'da olduğu gibi, bir komünist ihtilalden sonra gündeme gelebilir. (Bu hayali komünistler bile kuramıyorlar, geçen seçimde hedefleri "hiç olmazsa yüzde 1 oy toplayabilmek" olmuştu, yüzde 0.14'te kaldılar.) Fakat kesin olan gerçek, Sabahattin Ali'nin CHP yönetimi "sırasında" öldürülmüş olduğudur.
Canım belki de MİT, İsmet Paşa'dan habersiz... ha? Mümkündür.
Koskoca Milli Şef "bu adamı temizleyin" diye emir verecek değildi herhalde.... Başbakan Hasan Saka'dan habersiz... O da mümkündür.
Ama şunu iyi biliriz ki, MİT'e ordu (yani "asker İsmetçiler") ve parti (yani "sivil İsmetçiler") tam anlamıyla hâkimdiler.
Bildiğiniz gibi, daha büyük bir ihtimalle bilmediğiniz gibi, MİT otuzlu yıllarda "Şükrü Kaya ekibinin" elindeydi.
Yani, Atatürk'ün çevresini kuşatan, Harold Armstrong'un deyimiyle "desperados" takımının.
Bunlar İnönü'ye eni konu düşmanlık güdüyorlardı, hatta Atatürk'ün ölüm döşeğinde yattığı günlerde İnönü'yü yoketmek istedikleri bile söylenir.
İnönü ipleri eline geçirince onları tasfiye etti. (Gene rahmetli babam, kırklı yıllarda hastaneye tedavi olmaya giden Şükrü Kaya'ya oturacak iskemle bile verilmediğini, su bile verilmediğini anlatırdı, kendi gözleriyle görmüş.) Şimdi Kılıçdaroğlu "Sabahattin Ali'yi CHP öldürttü" dedi ya, postalcılar çıldırdılar. Bunların ağababası dün "merkez yönetim kurulu karar mı almış, bakanlar kurulundan karar mı çıkmış" diye dırlanıyordu...
Demagojinin dik âlâsını yapıyorlar. Elbette Kılıçdaroğlu bunu demek istemiyor, "CHP de sorumludur" demek istiyor.
Postalcılara da, bu sefer Kılıçdaroğlu'nu devirmek için kurultay maskaralığından medet ummak kalıyor!