Şeriatı getirecekler... Padişahlık ilan edecekler... İstanbul'u başkent yapacaklar... Memleketi satacaklar... Irzımıza geçecekler...
Şimdi de bu saçmalıklara bir yenisi eklendi: Atatürk'ün "gençliğe hitabesini" kaldıracaklar!
Çok partili sistem mi ki bu, bir emirle kaldırsınlar, bir emirle koysunlar?
Bir zamanlar Demirel'in "Ege denizi orada duruyor, sıkıysa götürsünler Ege'yi" demiş olduğu gibi, Atatürk'ün gençliğe hitabesi orada duruyor. Kimse ne kaldırabilir, ne virgülünü değiştirebilir. Tıpkı "büyük nutuk"un tamamı gibi.
Haa, "çocuklara papağan gibi ezberletilmesinden" vazgeçilebilir tabii.
Ama bildiğimiz kadarıyla böyle bir uygulama da gerçekleşmedi okullarda, Kemalistler Mamak'ta işkence altında söylettilerse onu bilemem. ("Hazırolda ve cop darbeleri altında söylettiler" diyen var.)
Bir kere uzundur, pek öyle "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım"a benzemez.
İkincisi, içinde "vazife, istikbal, mevcudiyet, dahili ve harici bedhah (bazı çemişler bunu 'bedbaht' olarak söylerler), imkân ve şerait, namüsait mahiyet, tezahür, müstevli, bilfiil, fakr-ü zaruret" gibi birtakım Osmanlıca kelimeler geçmektedir.
Ne yani, çocuklara Osmanlıca mı öğretilecektir? Yani "gericilik" mi yapılacaktır Atatürk'ü anlamaları için?
Yoksa Atatürk Osmanlıca'dan Türkçe'ye "tercüme" mi edilecektir?
Atatürk gençliğe bu seslenişte ne zaman bulunmuş? 1927 yılında.
Tuhaf şey! 1932 yılında, "bu gece duygum tükel özgü bir kıvançtır, Avrupa'nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız ataç özlüklerin tüm ıssıları olarak baysallık, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar ve en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar" şeklinde konuşan da gene kendisi!
İmdi, gençlik hangi Atatürk'ün dilini öğrenecek? Osmanlıca mı, Çağatayca mı?
Sakın ha kaldırmayın. Kaldırmayın ki tartışalım.
Sonra belki o tartışma, "peki 'muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur' da ne demek oluyor?" noktasına da gelir...
Tartışmak istemiyorsanız da bana küfür edersiniz, mesele kalmaz.