Aslına bakarsanız, bunların ahmak oldukları, bu ülkede Amerika'ya "rağmen" darbe yapılabileceğini sanmalarından belliydi. Yalnız rağmen değil, "karşı" da üstelik...
Sanat çevrelerinde darbe isteyen birtakım esrarkeş ve alkolikleri ciddiye almıyorduk ama bu ahmakları çok ciddiye aldık.
Hata mı ettik?
Adam öldürüyorlardı.
Çünkü, 1979 yılında Alevi-Sünni çatışması çıkarmışlar, darbeye çok ciddi bir gerekçe hazırlamışlardı.
Kahramanmaraş'ta üç bin ölü, binden fazla yaralı...
Şimdi de "Hıristiyan öldürmeye" koyulmuşlardı.
Hrant Dink öldürülünce "Avrupa Birliği yaptırmıştır" demek çok bayat ve ucuz bir numaraydı, gülüp geçmiştik ama...
Bunlar kendileri mi düz ahmaktılar, yoksa kamuoyunun "ahmak kesimine" mi güveniyorlardı? Kesin karar veremedik.
Altmışlı yıllarda örnekleri vardı... "Komünistler camiye bomba koydu" diye maraza çıkarmaya çalışırlardı, yutacak birkaç kişi de her zaman bulunurdu tabii. "Bir komünistin camiye bomba koyması için ancak deli olması gerekir" diyemezdi ki herkes...
Bu rezilliği günümüzde de sahnelemeye kalktılar.
Daha önceleri, bunların "fikir babaları" (Attila İlhan ve onun etkisinde Demirtaş Ceyhun merhumlar) Türkiye'de "misyoner faaliyetlerine" dikkat çekmişlerdi.
Gerçi sözü edilen Osmanlı dönemindeki misyoner faaliyetleriydi ama herkes bize düşman olduğuna göre ve de bizim bizden başka dostumuz olmadığına göre, misyoner tehlikesi günümüzde de olanca hızıyla sürse gerekti...
Malatya'da bazı protestanları vahşice öldürdüler. (Trabzon'da da katolik papazı öldürdükleri gibi. Mezhep farkı tanımıyorlardı!) Olayın hem siyasi boyutu vardı, hem de sadist bir zevk ve eğlence boyutu. Katiller cinayetleri işlerken keyif almışlardı.
Öyle tabancayla vurup kaçmak değil.
Kurbanlar domuz bağıyla bağlanmışlardı, gırtlakları kesilmişti. Katil çocuklara, emeklerine karşılık azıcık da eğlenme olanağı sağlanmıştı canım!
Amaç iki yönlüydü. Hem "Türkiye Hıristiyanlar için tekin bir yer değil" görüntüsünü yaratıp Avrupa Birliği yöneticilerini bir kere daha düşünmeye zorlamak, hem de suçu "İslamcılar'ın" üstüne yıkıp cumhuriyet mitinglerine elinde tuzlukla koşan saftırıkları gıdıklamak...
Bunu bir ölçüde başardılar da.
"Müslüman niçin durduk yerde Hıristiyan öldürsün?" sorusunu herkes soramazdı ya kendi kendine... Etkilenen çıkacaktı elbette.
Nasıl olsa basında onların istedikleri yönde yayın yapacak kuçukuçu darlığı da çekilmiyordu...
Ama şimdi gerçekler patır patır meydana çıkıyor.
Çünkü çözüldüler. Ve korkuyorlar.
Çok korkuyorlar. Basın kuçukuçuları da panikteler.
İşte, Ergenekon üyesi bir emekli bürokratın "Malatya katliamını hükümetin üzerine yıkmak için sahte istihbarat raporu hazırlattığı" ortaya çıktı. "Kürdistan Kiliseler Birliği", "Ortadoğu Hıristiyan Birliği" gibi birtakım hayal ürünü ve dangalakça örgütler icat edip bunların "Gülen cemaatiyle ortak hareket ettikleri" gibi dangalakça sonuçlara varmışlar raporlarında, bu da ortaya çıktı.
Erkek basın, bunu da yazar mısın?
Yazmazsın, "ayol ben de kitap yazıyorum, sıkıysa beni de içeri alın" diye ahmakça efelenirsin.
Sen kimsin ki seni neden içeri alsınlar bre zavallı?