Bir arkadaşı sabah beşte almışlar, dokuz buçukta bırakmışlar, hükümete ve polise "giydirmek" için mükemmel bir fırsat geçmiş onun ve kankalarının eline. Belki de dört saat gözaltında kalınca basın özgürlüğü engellenmiştir!
Önce "Ergenekon'dan mı?" diye korkmuş. Neyse ki bir yanlışlık olduğu anlaşılmış. Beraat etmiş olduğu bir dava nedeniyle hakkında arama kararı varmış, polis kayıtlarında görünmüyormuş, iş anlaşılınca özür dileyip bırakmışlar.
Beni de gece birde alıp ertesi akşam beşte bırakmışlardı, on altı saat gözaltında kaldım.
Dandik bir para cezası... Ödenmiş ama infaz savcılığına kaydettirmeyi unutmuşlar, ödenmemiş görününce de geldiler beni götürdüler.
Vallahi "sabahın normal bir saati beklense ve telefonla karakola çağırılsam zaten kendim kalkıp gidebilecek durumdaydım"...
Mevsim kıştı, sabaha kadar iskemle üstünde titredik, ertesi gün polis minibüsüyle bütün adliyeleri dolaştık (kader arkadaşlarım bir esrar satıcısı, bir asker kaçağı, bir de adam bıçaklama suçlusu), minibüse "tamamen kendi gönül rızamızla benzin parası katkısında" da bulunduk, gözler uykusuzluktan kan çanağı, sakal uzamış, kanlı katil gibi bir görünüm içinde en son Sultanahmet adliyesine geldik, savcı bıraktı. Kimse de özür falan dilemedi.
O sıralar hiç aklıma gelmemişti ama... Ay, yoksa bu bir gözdağı mıydı? Belki de sesimi kısmak istemişlerdir canım.