Siyaset biliminde kabul görmüş genel kuraldır: Anayasa değişince, ya devletin adı değişir ya da "numarası"...
Çünkü devletin "esas teşkilatı" ve bunun hukuku değişmektedir... Bu bir kırılmadır, kopmadır, köklü bir değişimdir. Olumlu ya da olumsuz.
Bir cumhuriyet kurarsınız, araya zaman içinde başka rejimler girerler ya da girmezler, yeni bir anayasayla yeni bir cumhuriyet kurduğunuzda ona "ikinci" denir.
Biz bunu üç kere yaptık.
Fransızlar beş kere yaptılar.
Birinci cumhuriyet: 1792... İkincisi: 1848... Üçüncüsü: 1871... Dördüncüsü: 1946... Beşincisi ve bugünkü: 1958...
Almanlar iki kere yaptılar: 1919'da ve 1949'da.
Bizimkiler de 1923, 1961 ve 1982. (Aslına bakarsanız "1921 ve 1923" diye de ayırmak lazım.)
Onlar bundan "gocunmuyorlar", cumhuriyetlerine numara koymaktan korkmuyorlar ve utanmıyorlar. (Tövbe, Fransızlar numara koyuyorlar, Almanlar isim takıyorlar, Weimar Cumhuriyeti ve Federal Cumhuriyet.)
Bizim ödümüz patlıyor!
Neden acaba?
Atatürkçü geçinenler, Atatürk'ün Anayasası'na ihanet etmiş olmalarının "tescilinden" mi çekiniyorlar?
1961 Anayasası'nın getirdiği devletin, Atatürk'ün kurduğu yapıyla ilgisi var mı? Yok.
Ya 1982 devletinin? O da bambaşka.
"Adını koymaktan" niçin utanıyorsunuz?
Hem Atatürk'ün kurduğu düzeni bozacaksın, hem bunun "dillendirilmesinden" fena halde rahatsız olacaksın, hem de buna dikkat çekenlere ya küfür edeceksin ya da "numaracı cumhuriyetçi" diye dalganı geçeceksin...
Asıl numaracı sensin be kardeşlik!
Şu ya da bu nedenle devletin yapısını değiştirdin, gerekliydi ya da zorunluydu, kaçınılmazdı ya da kaçınılırdı, ben onu tartışmıyorum...
"Ben Atatürk'ün kurduğunu değiştirdim" demekten niçin çekiniyorsun? Bunu soruyorum.
"Ben bu kadar rahatlıkla değiştirebildiğime göre yarın da bir başkası çıkar gene değiştirmeye kalkar" korkusu mu seni rahatsız ediyor yoksa? "Üstelik bu değişiklik benim hiç hoşuma gitmeyecek yönde olabilir" endişesi...
Kabul edersen, o zaman artık "ben Atatürkçü'yüm" diye şişinemeyeceksin, ondan mı?
Tabii bize "Atatürk düşmanı" diye çamur atman da kolay olmayacak eskisi gibi, yaptıklarını yüzüne vuracağız, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyeceğiz...
O zaman sana ilginç bir haberim var:
Numarasından korktuğun cumhuriyetler var ya, onların dördüncüsüne hazırlan ufak ufak!
2012 Anayasası geliyor... Sıfırdan, yepyeni, pırıl pırıl...
Bu, "dördüncü cumhuriyet" olacak.
Elbette kıyameti koparacaksın, engellemeye çalışacaksın, ama yapacağın muhalefet gene "fakir fukara edebiyatı" çerçevesine sıkışıp kalacak, çünkü fikir baban da yok liderin de yok. Fikir adamı niyetine üç beş çapsız Babıali ayakçısı, lider niyetine de memur emeklisi bir adamcağız...
Bürokrasi (efendilerin!) taş koyacak, yeni anayasa referanduma gidecek. Ve de halk tarafından çatır çatır kabul edilecek.
Daha şimdi değil canım, 2011 seçimlerini iktidar partisi gene kazandıktan ve anayasa metni hazırlandıktan, engelleme süreçlerinden geçtikten sonra.
2012 yılında Marduk gelir mi bilmem ama Anayasa gelecek.
Yoksa şu ünlü Maya takvimi bunu mu işaret ediyor yahu?
25 Aralık 2012... Türkler'in nihayet zincirlerini kıracakları, tarihlerinde ilk defa demokratik bir anayasaya kavuşacakları, çağ atlayacakları gün!
Uzaylılar da şaşarlar vallahi, "yüzyıllardır izliyorduk, umut kesmiştik ama Türkler hele şükür başardı" derler...