Hükümetin yeminli düşmanı gazetecilerin yerden yere vurmaktan zevk aldıkları "açılım" girişiminde Kürt vatandaşlarımıza şu mesaj verilmişti:
"Siyasi hak ve ayrıcalık istemeyin, kültür haklarınızı verelim."
Bağımsızlık yok, özerklik yok, Kürtçe televizyona, gazeteye, dergiye, kitaba, eğitime evet.
Yurda dönen bazı PKK militanları taşkınlık ve edepsizlik etmeselerdi, bir "genel af" da yoldaydı...
Bu, onları kesmedi.
Kesmeyeceği de belliydi. Ama, "yiğitlik bizde kalsın" ilkesi uyarınca bu açılımı denememek de olmazdı.
Şimdi, amaçlarının ne olduğu açıkça görüldü. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, Türk bayrağının yanına Kürt bayrağı da çekmek istiyor.
Bazı Kürt belediyeleri de "vergilerini artık Ankara'ya ödemeyeceklerini" belirtmişlerdi...
Yani, adım adım, özerk Kürdistan eyaleti...
Buna aklı yatan Türk aydınları, İspanya'da Katalonya'nın ve diğer bölgelerin örneğini veriyorlar. Orada her kültür bölgesinin ayrı bayrağı, parlamentosu, hatta yerel hükümeti bile var.
Bizde olabilir mi?
Bu cumhuriyette hayır.
"Başka" bir Türkiye Cumhuriyeti'nde, evet.
Ona da işte "ikinci" cumhuriyet diyorlar, anayasalara göre hesaplanırsa aslında dördüncü olacak. (Fransız sistemine göre düşünürsek şu anda üçüncü cumhuriyeti yaşamaktayız.)
Kurulabilir mi böyle yeni bir cumhuriyet? Bir "Bundesrepublik" gelebilir mi, Türkiye Federal Cumhuriyeti?
Hayır.
Görünür bir gelecekte, hayır.
Çünkü toplumda, bazı Kürt ve Türk aydınlarından başka hiçkimsede böyle bir "teamül" yok. Hükümette de yok. Programında "federalizm" olan hiçbir Türk partisi yok. Kürt nüfusun oranı yüzde 15 dolaylarında değil de en azından yarı yarıya, şöyle yüzde 50 falan olsaydı, şimdilik BDP adını taşıyan Kürt Partisi küçük bir bölge partisi değil de dişli bir ülke partisi olsaydı, durum daha başka olurdu...
Bunun için yepyeni, bambaşka bir anayasa gerekiyor ki, yapacak adam yok. Yapacak güç de yok.
Referandumda kısmi değişikliklere evet çıkacak, iktidar partisi 2011 seçimlerini de kazanacak ama, işte o kadar... (Ezici bir koltuk çoğunluğuyla gelmesi de mümkün değil.)
Muhalefet döne döne madara olur ama ortadan kalkmaz.
"Bürokratik oligarşi" de darbe üstüne darbe yemektedir ama yıkılmaz.
Yeni ve başka bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması için önce eskisinin "yıkılması" gerekir, öyle "reformla meformla" değil...
Büyük bir savaşa girip yenilirsek, ordu dağılırsa, merkezi otorite yokolursa ya da çok zayıflarsa falan...
1919 şartları yani!
Peki ne olacak?
Hiiiç, bazı "madde rötuşlarıyla" vaziyeti idare edeceğiz, AKP ülkeyi yönetmeyi sürdürecek, ekonomik kalkınma yürüyecek, bir yandan da adı konulmamış düşük yoğunluklu iç savaş sürüp gidecek.
Başka hayal görmeyiniz.