Muhalefetin dış politikaya aklı ermiyor, bu konuda söyleyeceği bir şey de yok, demiştik...
Tükürdüğümüzü yalıyor ve bu sözümüzü geri alıyoruz. Tövbe.
Muhalefetin, yani "yavruları" bir yana koyarsak "ana" muhalefetin dış politikası oluşmuştur. Bu hükümetin dış politikada artık bir alternatifi vardır.
Ne ki, bu politika, dış işlere bakacak bir tek "dişe dokunur adam" bulup çıkaramayan ana muhalefet partisi tarafından oluşturulmuş değildir.
Bu politika, "basın amigoları" tarafından çizilmiştir.
Daha da açık konuşmamıza izin verirseniz, bazı uşakları vasıtasıyla, Aydın Doğan ve Zafer Mutlu tarafından.
Gerçi onların dertleri politika molitika değil, haketmedikleri birtakım "inşaat ruhsatlarını" koparmaktır ama bu gülünç oyun bu kadar açıkça oynanamayacağına göre, işe "vatan millet aşkına" çeşnisi vermek şarttır. Bunun üstüne bir de "laiklik" salçası sürülürse, tadından yenmez.
Elbette "hükümetle görülecek küçük bir hesabı olan" Turgay Ciner ve onun adamları da bu yönde yayın yapacaklardır. Başka türlüsü beklenemez.
Kılıçdaroğlu da onlara yani "velinimetlerine" bakıp hizaya gelecektir.
Bu politika, Türkiye'nin dış ilişkilerinde "eski konumuna dönmesi" politikasıdır.
Öncelikle "Arabı çorabı" başından defetmek, böylece bürokrasiyi de rahatlatmak. Yani, cumhuriyetin "Ortadoğu'ya sırtını dönen, eski imparatorluk halklarını hatırlamayı reddeden, onlarla hiç ilgilenmeyen" temel dış politikasına dönüş...
İsrail'le barışma, belki de özür dileme ve MOSSAD örgütüne "ne olur bizi de devirmeye kalkma" diye yaltaklanma...
İran ve Brezilya gibi "arıza çıkaran" ülkelerden kopuş...
Ve de Amerikan dış politikasına "tam teslimiyet"...
Kendisine verilen emirleri yerine getiren, çıkıntılık etmeyen, ürkek, uysal, kuzu gibi bir Türkiye... Bildiğiniz eski Türkiye.
Bir yandan, Avrupa Birliği'ne "girmek istemiyoruz" demeye maçası sıkmadığı için "gireceğiz ama..." teranesini sürdüren, ama kendi bildiğini okuyan ve "girmemek" için elinden geleni yapmaktan da geri durmayan eski Türkiye...
Dikkat isterim: Bunu, "Atatürk'ün partisi" dedikleri parti yapacaktır, hani "istiklal-i tam" fikrinin mirasçısı.
"Antiemperyalist" ya bunlar...
Bu operasyon da Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi "eşbaşkanı" olduğu söylenen "Recep Bey'e" karşı yapılacaktır ha!
Hele böyle bir iktidara, "çok milliyetçi" MHP de koalisyon ortağı olarak pek yakışacaktır doğrusu!
Ve bütün bunlar, yutan ahmaklara "sol" diye yutturulacaktır.
Çünkü, "yeni dünya düzeninde söz sahibi olmak için dünya meselelerine bulaşma" fikri, Internet'te çadır kurup "ona değdi buna değmedi" ucuzculuğuyla Karakuş hükümleri yürüten ve kendini gazeteci sanan çemişlere olduğu kadar, bu adamlara da iki numara büyük gelir. "Yükselen ülke" olmak yorucudur, "yerinde sayan ülke" memurlarını rahatlatır.
Ziraat Bankası'ndan emekli maaşınızı alıp açık çayınızı içiniz, yağsız yoğurdunuzu yiyip erkenden yatınız. "Kabuğunu kırmak" gibi zahmetli işler sizin neyinize?
Sonra sizi ham yaparlar.
Karma ekonomi, planlı kalkınma, İsveç sosyalizmi, ak günlere falan filan, değil mi efendim? Altmışlı, yetmişli yıllar.
Daha da moruklar için "ispat hakkı, çift meclis" falan diyelim de iyice nostaljik olsun. Hatta "teşrii masuniyet" de diyebiliriz, siz sözlüğe bakarsınız ama onlar anlarlar.