Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

2012 ticareti

Konu etliydi... Konuyla ilgili bir "felaket filmi" daha yapılacaktı elbette, şu anda sinemalarda oynuyor... Amerikan sinemasının artık iki dayanağı olan "özel bilgisayar efektleri" ve "aşırı hızlı kurgu" sayesinde keyifle seyredilen hoş ve boş filmlerdir bunlar. İki saat eğlenir, sonra da beyninin çöp tenekesine atarsın gider.
Amerikan sinemasının üçüncü dayanağından, sacayağının üçüncü ayağından, "seyirci bönlüğünden" hiç sözetmiyorum, çocukları ve çocuk ruhluları üzmek istemem.
Artık bilmeyen kalmadı: 21 Aralık 2012 günü, "Maya takvimi" sona eriyor. (Kimilerinin hesabına göre 25 Aralık.)
Üç yıl var önünde, sömür sömürebildiğin kadar! Çünkü bu işte çok para var.
Kimine göre "Marduk" gelecek, kimine göre güneşin samanyolunun merkeziyle aynı düzleme gelmesiyle birtakım "kozmik enerjiler akacak" (o enerjilerin ne menem şeyler olduğunu söyleyebilen yok), kimisi göktaşı bekliyor, kimisi nükleer savaş... Kıyamet mi kopacak, insanlık yepyeni bir altın çağa mı girecek, salla salla gitsin.
Bir sürü dandik kitap yazıyorlar, bir sürü de film yapıyorlar. Yalnız büyük bütçeli serüven filmleri değil, "belgesel süsü verilmiş" ama seyredip bitirdikten sonra sana hiçbir şey vermediği kafana dank eden zırvalar...
Bu sahte belgesellerde konuşturulanlar da belli kişiler: Genellikle "güney" ya da "California" kokan, iri kıyım, uzun saçlı ve sakallı, "entel" havası da taşıyan birtakım Amerikan yazarları... "New Age Freaks" dedikleri uyuşturucu ve Budizm manyakları.
Ortalıkta uçuşan lafları, ortak endişeleri ve korkuları çorba edip sunuyorlar. Uzay muhabbeti hemen gelip hava kirliliği, küresel ısınma, su kaynakları, nükleer atıklar falan gibi konulara bağlanıveriyor. Görüntüler de malum: New Orleans kasırgası, tsunami dalgası, eriyen buzullar, Körfez savaşı, ikiz kuleler, İsrail askerlerine taş atan Filistinli çocuklar, Saddam Hüseyin, Usame, falan filan. Şimdi bunlara "kötü adam"
Ahmedinejad da eklendi.
Bunlar, piramitler, Maya tapınakları, Sfenks, Cuzco yıkıntıları, katedraller, Sirius, Orion takımyıldızı, firavun mumyası falan gibi gene bildik görüntülerin arasına serpiştiriliyor.
Kafası iyice karışan seyirci aval aval bakıyor, paracıklar da ceplere doluyor.
İddia çok, kanıt yok... Örneğin, Fulcanelli'nin "masonların bazı gizemleri katedrallerin mimarisine sakladıklarını" yazmış olduğu papağan gibi tekrarlanıyor ama o sırların neler olduklarını, başta Fulcanelli olmak üzere, söyleyebilen yok! Ben iki kitabını da okudum, hiçbir şey bulamadım. (Meraklısına not: Fulcanelli diye birisi yoktur! Bu, Jean-Julien Champagne ile Eugene Canseliet adında iki manyağın uydurdukları palavra bir kişidir... Bunlar, doksan yıl kadar önce yaşamış ve simyayla uğraşmış uçuk kaçık ve eşcinsel bir Fransız çiftidir.)
Uçuklara ve kaçıklara iki sorum var, yanıt verebiliyorlarsa versinler:
Bir... 2012 yılında bir "kozmik" felaket bizi bekliyorsa, manyetik fırtına, göktaşı çarpması, ışın tabancalarıyla ateş eden çekik gözlü uzaylılar, şu bu... Buna karşı yapabileceğimiz hiçbir şey, ama hiçbir şey yoktur! İnsanoğlunun soyu bu şekilde dinozorlar gibi tükenecekse, bunu hava kirliliği, ozon tabakası, Afrikalı açlar, borsa krizi gibi "dünyevi" sorunlara niçin karıştırıyorsunuz?
İki... Yok eğer sonumuz o dünyevi sorunlar yüzünden gelecekse, kendi hatalarımız ve bencilliğimiz, çıkarcılığımız yüzünden falan yokolacaksak, bu sefer bunun galaksinin merkezindeki kara delikle, gezegenlerle, yıldızlarla falan ne ilgisi var?
Bendeniz bu "2012" türü filmlerin en çok nesini severim, biliyor musunuz?
Yıllar sonra yeniden seyretmesini... "Kadük" olmalarını...
"2005 yılında insanoğlu ilk kez Mars'a ayak bastı" ya da "1997 yılında Manhattan yarımadası bir hapisaneye dönüştürüldü" diye başlayan filmler hani...
Bak bak, poponla gül!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA