Hayatta en çok sevdiğim beş kişiden biri olan bir dostum var... Adını veremem, çünkü izin almadım. Ama üniversite mezunu ve çok geçerli bir meslek sahibi olduğunu belirteyim. Uzun süre de yurt dışında bulundu, mesleğini orada icra etti, biriktirdiği parayla "kesin dönüş" yapınca da birçokları gibi "kendi işini kurdu"... Turgut Özal sayesinde para kazandığını kabul ediyor ama ona çok da kızıyor bir yandan...
Türkiye'nin mahvolma sürecini o başlatmış.
Düşüncelerini aktarırım, çünkü "sen gazetecisin, yaz bunları" dedi. Başımla beraber, onu mu kıracağım?
Dostum, Türkiye'de "artık her şeyin bittiği" kanısında... "Şeriat ha geldi ha geliyormuş"... Böyle diyor.
Faşizm iktidara gelmiş ve gitmeyecekmiş.
Bu nedenle de bütün yakınlarına, en başta kendi çocuklarına "bir fırsatını bulup ülkeyi terk etmelerini ve bir daha da gelmemelerini" telkin ediyor.
Eskiden şeriatın karşısında duracak bir tek ordu varmış ama şimdi o da kalmamış...
Dostum gençliğinde komünistti, şimdi Kemalist.
Deniz Baykal için önce "çok büyük adam, Türkiye'ye iki numara büyük" dedi, sonra onun da yetersiz kaldığını kabul etti. "İktidarın alternatifinin olmadığını" da kabul ediyor tabii.
Ergenekon diye bir örgüt "olamayacağını" önce ısrarla savundu, sonra azıcık yumuşadı, fakat bu sefer de "koskoca general, koskoca rektör, koskoca köşe yazarı böyle şey yapar mı canım" fikrine geldi...
"Bu hükümetin, beğensek de beğenmesek de, şu anda faşizme karşı mücadele veren tek güç" olduğunu söyledim, "ama onlar da şeriatçı faşist" dedi.
Onları seçen halkın da "asla adam olmayacağı" kanısında. Çünkü "eğitim yokmuş"... Eğitim şartmış.
Dağdaki çobanın oyunun kendi oyuyla eşit olamayacağına yürekten inanıyor, ama "çobanın bir oy hakkı olursa senin kaç olmalı, üç mü, beş mi" sorusuna da yanıt bulamıyor.
Tövbe, bir tek, ama bir tek çıkar yol varmış: En iyisi, çobanın oy hakkını "tümden" iptal etmek! "Yeni bir Atatürk gelecek, demokrasi 'falan' otuz yıllık bir süreyle rafa kaldırılacak... Yeni Atatürk aydınları seferber edecek, bu memleketin bütün heykeltraşları, ressamları, müzisyenleri otuz yıl süreyle, üç kuşak boyunca halkı eğitecekler... Ancak halkın düzeyi yükseldikten sonra seçimler 'falan' yapılacak..."
"Kaç heykeltraşımız vardır ve kaç kişiye heykel öğretebilirler?" demedim. "Heykel öğrenenler oylarını CHP'ye mi verecekler?" de demedim.
Gülmekle yetindim.
Dostumun söyledikleri, belli bir "aydın kesimin" kafa yapısını göstermesi açısından ilginçti. Tekrar edeyim, dostum üniversite mezunu, meslek sahibi, yabancı dil bilir, paralı pullu, gençliğinde de komünistti.
Fakat bütün bu saçmalıkların en güzel yanı ne oldu, biliyor musunuz?
Kavga etmedik, küfürleşmedik, birbirimizin kafasına hiçbir şey fırlatmadık. Darılmadık, bozuşmadık, birbirimize küsmedik. Kahvelerimizi içtik, sonra konuyu değiştirdik, her orta yaşlı erkeğin ortak ilgi alanı olan kolesterol, prostat, sertleşme sorunu, piyasaya yeni çıkan karılar falan gibi daha tutarlı ve gerçekçi sorunlara girdik!
Anlaşamadığınız eski dostlarınızla siz de öyle yapınız. Durduk yerde ağzınızın tadı kaçmasın. Çünkü, bazı kişilere gerçekten eğitim şart.