Komiser Kolombo'yu hatırladınız mı, hani bir gözü takma Peter Falk oynardı, görünürde döküntü ama külyutmaz bir adam... Amerikan devlet memuru...
Bu komiser, o televizyon dizisinin bir bölümünde, cinayet işlediğini kanıtladığı bir albayı, evet, bir muvazzaf Amerikan albayını kolundan tuttu, içeri tıktı... Adalete teslim etmek üzere!
Albay çamura yatmadı, Pentagon'da kimse de çıkıp "elinizi üstümüzden çekin" demedi.
Biz de şaşmıştık. Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Alt tarafı bir komiser, koskoca albayı... İkisi de devlet memuruydu.
Artık bizde de buna benzer birşeyler olacak.
Mı? CHP, "CHP'liğini" göstermeyecek mi? Yeteneksiz Internet sitecisi ağzıyla "yaptı gene yapacağını" denmeyecek mi? Bu "geceyarısı kanunu" yüce mahkemeden nasıl geçecek bakalım? Bürokrasi yutacak mı bu devrimi?
Geçer ya da geçmez. Ama bak hemşerim... Avrupa Birliği'ne, onlar seni istemeseler de, sen ille girmek mi istiyorsun? Bu senin devlet politikan mı?
O zaman, Avrupa Birliği'nin kurallarına uymak zorundasın. Oraya "kendi kurallarınla" giremezsin.
Devlet politikası olduğuna göre, en başta da devlet memuru uymak zorunda.
O kurallar arasında "üç korner eşittir bir penaltı" yoktur. O kural senin kenar mahallenin arsasında geçerlidir. O maçlar da gazozuna ya da baklavasına oynanırlar.
Avrupa'da, ordunun devleti koruma ve kollama şeklinde "özel" bir görevi yoktur. Ordu, siviller emir verirlerse savaşır, o kadar.
Örneğin Fransız ordusu "Beşinci Cumhuriyet'in kurucusu ve yüce önderi General De Gaulle ilkelerini" savunmakla yükümlü değildir.
O ülkelerde ordular savunma bakanlıklarına bağlıdırlar.
Almanya'da da çocuklara "varlığım Alman varlığına armağan olsun" diye yemin ettirilmiyor artık.
Egemenliğin bir kısmını da onlarla paylaşmak zorunda kalacaksın. "İstiklal-i tam" olmayacak. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları senin mahkemelerinin kararlarının üstünde olacak. Bugün de öyle değil mi?
Savcın da avukatla eşit olacak hâkime oranla, hâkimin yanında değil aşağıda avukatın karşısında oturacak duruşmalarda.
Beğenmiyor musun? Kendi açından haklısın. Ayrıcalığını bırakmak işine gelmiyor.
Avrupa Birliği'ne girmek istemiyorsun ama bunu açıkça da söyleyemiyorsun.
Neden? Dürüst ol.
Faşistler açık açık söylüyorlar, sen niçin söylemiyorsun? Niçin "evet, ama" diye laf kıvırtıyorsun?
Burası kendine özgü bir ülkedir, de... Biz farklıyız, de... Biz bize benzeriz, de... İstersen, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz diye yalan söyle... Avrupa bize uymaz, biz de Avrupa'ya uyamayız, de... Henüz o kadar gelişmedik, de... Hiçbir zaman gelişmeye ve değişmeye niyetim yok, de...
"Çabalama kaptan ben gidemem" de ki rahatlayasın.
Şu memlekette "Avrupa Birliği'ne girmek istemiyoruz, Apo'yu da asacağız" diyen bir parti kurulsun da biz de rahatlayalım yahu... Bıktık ikiyüzlülükten.