İkinci Babıali Şenliği başlamış da bitmek üzereymiş bile, Babıali'de kimsenin haberi yok.
Çünkü artık Babıali diye bir yer yok.
Artık gazeteden çıkınca "Cemiyet'in meyhanesine" gidenler yok, arabasıyla bara gidenler var, bir de servis otobüsüyle eve gidenler.
Ya da benim gibi "lanet olsun" diyerek artık evinden mümkün olduğu kadar az çıkmaya bakanlar...
Artık "İkitelli" diye bir yer bile yok. Kimisi Mecidiyeköy'de, kimisi Gayrettepe'de, kimisi Taksim'de, kimisi Balmumcu'da, kimisi Bayrampaşa'da, kimisi Yeni Bosna'da...
Artık "basın" diye bir yer de yok, "medya" var.
Artık Cemiyet de yok, gölgesi var.
Cebinde sarı basın kartı olmayan yüzlerce gazeteci var, hem de boğaz tokluğuna çalışıyorlar... Sarı basın kartı almaya tenezzül etmeyen "büyük isimler" var, paraya para demiyorlar... Sarı basın kartı olup da Cemiyet'e üye olmaya tenezzül etmeyenler var... Haa, bir de, "şimdi kim bu trafikte kalkıp da Cağaloğlu'na gidecek işi gücü bırakıp" diyenler var tabii...
Hani şu, kimsenin kimlik yerine koymadığı, bankaların tanımadığı, devlet dairelerinin kabul etmediği sevgili sarı basın kartımız... Orospu vesikası bile ondan daha çok kabul görüyor, daha saygın...
Yok artık Babıali diye bir yer. Siz neyin şenliğini yapıyorsunuz?
Yazar okuruyla buluşacakmış, mesleki dayanışma sağlanacakmış... Tecrübeli gazeteciler genç gazetecilerle bir araya gelecekmiş... Bırakın palavrayı!
Tecrübeli gazeteci, genç arkadaşına insan değil böcek gibi bakıyor, genç gazeteci büyüğüne asansörde bile nefret kusuyor... Ne kaynaşması?
Cemiyet'te çay içip bizi çekiştirmekten yorulan emekliler kendilerine heyecan mı arıyorlar?
Bizi, gözümüzü oymaya hazır bir sürü çapsızla mı kaynaştıracaksınız?
Bizi, inşaat ruhsatı kavgalarına "Atatürkçülük mücadelesi" kılıfı uydurmaktan utanmayanlarla mı buluşturacaksınız? En küçük ve en masum ama aykırı bir düşünceye bile olmadık iftira ve hakaretlerle saldıranlarla mı bütünleştireceksiniz? Yoksa bize aylardır, ne ayları, yıllardır edilen haksızlıkları sineye çekmemizi mi telkin edeceksiniz?
"Kamplaşma olmasın" deyip kamplaşmayı kendileri yaratanlara mı gülücükler saçılacak?
Kalem özgürlüğü mü kutlanıyor? Geçin bir kalem... Gazetecilere sağlanmış maddi refah mı, iş bolluğu mu? Neyi kutluyorsunuz?
Aynı zamanda "geçmişi anmayı" da amaçlıyormuş şenlik... Kamyon giremeyen iğri büğrü sokakların buz gibi hanlarının sidik kokulu koridorlarının gecekondu yayınevlerini mi? Bir türlü alınamayan üç otuz para telif haklarını mı? Soğuk çay, bayat simit ve çürük zeytinle geçirilen sefil günleri mi? Hani şu, zam isteyene, "sigarayı bırak, işte sana zam" dedikleri günleri?...
Artık teleks şakırtıları, telefon zilleri, pikaj kartonları, mürettip kurşunları, mazot ve yağlı muşamba kokuları, itişmeler kakışmalar, kahkahalar yok, artık büyük ve ölüm sessizliğine bürünmüş salonlarda bilgisayar başında herkes kendi küçük evrenini yaşıyor. Sık sık da "ona değdi buna değmedi" şeklinde fetva veren "sitecilere" ve onların dedikodu ve çamur teknelerine bakmayı ihmal etmeden...
Sigara da in aşağı çık yukarı in aşağı çık yukarı, kapı diplerinde, saçak altında içiliyor. Hangi Babıali, neyin şenliği bu?