Kırk beş yıllık arkadaşım Ferhan Şensoy, sahneden darbe çağrısı yapmış. Aynı çağrıyı, birkaç yıl önce Rejans Lokantası'ndan limonlu votka eşliğinde de yapmıştı.
Biz de "arkadaş sarhoştur, aldırmayın" demiştik.
Gene kaşınmış. Artık yavaş yavaş "ne yapsa yeridir" aşamasına yaklaşıyor, bir tür Aysel Gürel olma yolunda ilerliyor, ciddiye almayınız.
Ciddiye alınmaması gerektiği, "darbe yapacaksanız şimdi yapın" cümlesinden hemen önceki sözlerinden de anlaşılıyor:
"Daha önceki üç darbe ottan boktan nedenlerle yapıldı, asıl nedenler şimdi var" demiş...
Böyle sanıyor.
Ne ellili yıllarda Türkiye'de neler olup bittiğinin farkında, ne altmışlı yıllarda, ne yetmişli yıllarda...
Oysa o dönemlerin hepsini yaşadı.
Fakat, benim tanıdığım Ferhan, kırk beş yıldır tiyatrodan başka bir şey öğrenmemekte direndi. (Tiyatroyu iyi bilir.)
Kendini solcu sayar. Solculuğu "romantik komünizm" düzeyinde takılı kaldığı için, solun tarihini de bilmez, sorunlarını da. Fransızca bilir ama açıp okumaz, incelemez.
Arkadaşın siyasi bilinci, "Castro dikta kurdu ama öğrencilere bedava defter kalem dağıtıyor" düzeyindedir.
Bunda mazurdur. Bilim adamı da değildir, gazeteci de. Sanatçıdır.
Eh, sanatçıların da saçmalama özgürlüğü vardır!
Fazıl Say saçmalayınca alkış tutanlar, Ferhan Şensoy'a kızmasınlar.
Nitekim, Ferhan'ın bu sözlerinden sonra seyircilerin bir kısmı kalkıp gitmiş, bir kısmı aval aval bakmış, küçük bir kısmı da alkışlamış.
Böylece kendisi de farkında olmadan, bilim dışı da olsa ufak çapta bir "kamuoyu araştırması" yapıvermiş oluyor oracıkta... Sonuçlarını yorumlasın.
Sakın ola ki Ferhan'a "Ergenekoncu mergenekoncu" yaftasını yapıştırmaya da kalkmayınız. Saftır, aklı ermiyor. Türkiye'nin de farkında değil dünyanın da. Sorunuz, Ergenekon'u "pis şeriatçıların Atatürkçüler'i ezmek için uydurduğu varolmayan bir örgüt" sanacaktır. Çünkü okuduğu gazeteler ve gazeteciler ona böyle öğretiyorlar, böyle sanmak da hoşuna gider.
O, kendi özel dünyasında yaşıyor.
Bundan dolayı da suçlanamaz. Sanatçıdır.
Bilincinin, 19 Mayıs günü Dolmabahçe'den vapura biner gibi yapıp "Samsun'a şeriatçılarla savaşmaya gidiyorum" diye demeç veren Atatürk kılığına sokulmuş tiyatrocu çocuğun bilincinden farkı yok.
Tanrı onu, Behçet Kemal Çağlar gibi, milli bayramlarda kürsülere çıkıp şiir okuma düzeyine düşmekten korusun! Bir sonrası da müsamerelerde "malul gazi" kılığına girmektir.
İnanmıyorsanız bu akşam kendisini izleyiniz, bu yazıyı okuduktan sonra "bana giydirecek"... Huyudur, yapar.
Hey gidi koca oğlan, bu günlere mi gelecektik?