Hani AKP yönetiminden "kurtulmak" için bir ekonomik krize bel bağlayanlar vardı...
Kimileri laikliği kurtarmak için, kimileri de ucuza kapattıkları araziye inşaat iznini kurtarmak için canım...
Bürokratlar birinci gruba, Aydın ve Zafer efendiler de ikinci gruba giriyorlardı hani...
Aculluk edip "bizzat" kendileri kriz yaratmaya kalkanlar da oldu, şu anda Silivri'de "yerleşkede" yatıp kalkıyorlar, kimisi de duruşmadan duruşmaya gidip geliyor ve Silivri esnafının yüzünü güldürüyor...
Fakat genel kanı, "sonbaharda bir ekonomik kriz patlarsa bu iş biter" şeklindeydi.
Patladı.
Ama "yeterince" patlamadı.
İşin daha da kötüsü, bu krizde bizim hükümetin hiçbir "dahlinin" olmadığını da herkes biliyor. Bunu, "hükümet ülkeyi batırdı" şeklinde pazarlayamadılar.
Fakat başbakan istediği kadar, "korkmayın, durumumuz ciddi ama o kadar da kötü değil" şeklinde konuşsun, onlar "öldük, bittik, mahvolduk" şeklinde yayın yapıyorlar.
Çünkü ölüp bitersek mutlu olacaklar, biz batacağız onlar çıkacaklar. Öyle sanıyorlar.
Umutsuzluk ve bozgun ortamını körüklemek için başvurdukları diğer bir yol, ortada bir genel seçim meçim lafı bile olmadığı halde anket yayınlamak.
Fakat istedikleri sonucu tam olarak elde edemiyorlar, çünkü bu tartışmalı anketlerde bile iktidar partisinin oy oranını yüzde 36 göstermek zorunda kalıyorlar.
Eh, şimdi otuz altıyı veren Allah üç sene sonra yirmi ikiyi de gösterir belki!
Bir yandan da Deniz Baykal'a "giydiriyorlar", niçin iktidara gelip de bizi kurtaramıyorsun bir türlü?
Bir CHP-MHP koalisyonu kurulsa... Daha önce de İstanbul belediyesi bir el değiştirse...
Vallahi ben de isterim.
Neden isterim, biliyor musunuz? Elmadağ sırtlarında adım atacak tek metrekare yeşil alan kalmayınca, bunların kadrosunda çalışan "çevreciler", hani şu kedi köpek ve çiçek böcek yazarları ne yazacaklar, onu görmek için! Zekeriyaköy taraflarında yapılacak "orman katliamına" hangi kulpu takacaklar, onu da okumak için.
Memleketi iki yıldır boş yere gerdiler, sinir bozdular, gazetelerini eline alınca bir tedirginlik başlıyor okurda... Ruh sağlığı bozuluyor.
Germeyi sürdürmek istiyorlar. Hırçınlıkla huzursuzluk üretmek istiyorlar. Başka çareleri yok.
Ancak, yapacakları "tahribat", kendi satışlarıyla sınırlıdır. Yani, sıksalar sıksalar yirmi milletvekili çıkaracak güçleri vardır. Otuz da ben koyayım, elli olsun.
Biz şimdilik mart ayının sonunu bekleyelim, şunun şurasında ne kaldı? Belediye sonuçları açıklanınca, aralarından kimilerine bazı şeyler hatırlatacağım.
Hani düdüklere ve makarnalara dair... Çaktılar mı köfteyi?