Doğu Perinçek gözaltına alındığında atıp tutmaya başlamış: "Her yıl yüz bin Fethullahçı polis, güvenlik kuvvetlerine katılıyor!"
Kendisini sorgulayan polisler gülmüşler, demişler ki: "Doğu Bey, Türkiye'de toplasan toplasan yüz altmış bin polis var, bu yüz binlerce kişi sonra nereye gidiyor?"
Ben de Türkiye'de şu an toplam polis sayısını saptamaya çalıştım, karşıma her kaynakta başka bir rakam çıktı.
Fakat kesin olan bir gerçek var: "Özel güvenlikçi" sayısı, polis sayısını aşmış!
Hani şu, Amerikan eyalet polisi gibi, her şirkette farklı farklı üniformalar giyen ve devlet memuru maaşından daha fazla para alan arkadaşlar... Kimisi New York polisi gibi lacivert, kimisi Florida polisi gibi kahverengi, kimisi yeşil (o hangi eyaletti yahu, Dakota falan mı?)
Bazılarının üniforması da Semiha Şakir Lisesi'nin öğrencilerini hatırlatıyor...
Bunların bir kısmı silahlı, bir kısmı bakışlarıyla ve cüssesiyle güvenlik sağlayıcı, daha doğrusu, caydırıcı. Maraza çıkarmak isteyen, vazgeçiyor.
Fakat bana da o bitmez tükenmez üst aramalardan, çanta açtırmalardan, detektörden geçmelerden sıkıntı geldi ha...
En çok canımı sıkan da, havaalanında, aynı cendereden iki kere geçmek yetmiyormuş gibi, iki kere de "uçkur çözmek" zorunda bulunmak! Bizim pantolon kemeri bir çözülüyor, bir daha zor toplanıyor uçağa binene kadar.
Bir keresinde bir turist kadını anadan doğma soymuşlar, çünkü kadın ne zaman geçmeye kalksa alarm çalıyor... Başka çare bulamamışlar, kadın güvenlikçiler götürmüşler bir odaya, soymuşlar turisti...
Meğerse hatun "klitoris küpesi" kullanırmış! Bu modayı, ünlü Amerikan fahişesi Marilyn Chambers başlatmıştı.
Neyse ki bizde böyle bir metal parçası yok (söz konusu et parçası da yok, başka bir şey var ama ona takı takmak ancak çizgi roman kahramanı Deli Cevat'ın aklına gelir!)
Neyse ki yurtdışı uçuşlarda "silah teslim masası" da yok. Bu masa Türkiye'ye özgüdür, her ülkede cinayet masası bulunur da, silah teslim masası ancak bizde bulunur. Uçaktan inersin, herkes bavul bekler, sen bir de silah beklersin.
Gerçek polisle özel polis birbirine karışınca da kimden korkmak, kimi fazla ciddiye almamak gerektiğini bilemiyorsun... Bir tarihte SABAH gazetesinin önünde elinde telsizle bağırıp çağıran sert görünümlü genç bir adama çekinerek yaklaşmıştım: "Afedersiniz memur bey, bir şey soracaktım..."
Çocuk dedi ki: "Ben magazin servisinde çalışıyorum Engin Abi!"
Özel güvenlikçilerin çoğu, memur maaşıyla geçinemediği için özel sektöre kaymış eski gerçek polisler...
Bir ara Ergenekon örgütü bunlara el atmıştı.
Merhum Binbaşı Cem Ersever'in, özel güvenlik şirketlerini bir merkeze bağlayıp elaltından ulusalcı bir "paramiliter kolluk kuvveti" ya da "paralel ordu" oluşturmak istediği söylenirdi... Artık nerede kullanacaksa...
Hani şu ünlü "SA kıtaları" gibi bir şey!
Bu "güvenlikçilik" oynamaya kalkanların bazıları şu anda tutuklu bulunuyorlar.