Hani Kadıköy'de bir "Kuva-yı Milliye Derneği" vardı, bazı yöneticileri Ergenekon davasında yargılanmak üzere tutuklu bulunuyorlar...
Hani yeni evli çiftlere bir de "özel nikâh" kıyan, tabancaya el bastırarak "Türk ana babadan gelen, soyunda dönme olmayan Türk oğlu Türk'üm" dedirten ve varlığını Türk varlığına armağan etiren kuruluş canım...
Bunun bir başkanı vardı, Fikri Karadağ.
Kendini çevresine "paşa" olarak tanıtırmış hani...
"Haydarpaşa Garı'nın arkasındaki araziyi ele geçirip üs yapmayı planlayan" adam.
Çevresine de "lojmanlar" yapacakmış, lojmansız olmaz! Keşke güney kıyılarımızda bir de "yazlık kamp" planlasaydı, kampsız da yaşanmaz. Rakıyı ucuz vereceksin. Hanımı da saçını piyasa fiyatının çok altında yaptıracak...
Bu adam, Kuran-ı Kerim'i de yeniden yazmayı ya da yazdırmayı düşünürmüş! Yeni öğrendim ve dehşete kapıldım...
Çünkü kutsal kitap Arapça, ve de biz Türk'üz ya... Üstelik Kuran'da Atatürk devrimlerinden de hiç söz edilmiyor...
Bir milliyetçi partimizde de eskiden "şamancılar" vardı... "İslam bir Arap dinidir, bize uymaz, biz atalarımızın dinine, şamanizme dönelim" diyorlardı...
Başbuğlarının tepkisi üzerine kısa sürede tasfiye edildiler.
Bu ve benzeri kişiler yatıp kalkıp dua etsinler, çünkü Türkiye'de bu tür tasfiye işlemleri alt tarafı "partiden kovmak" şeklinde gerçekleşiyor. Ergenekon tutuklularının bile beraat etmeleri, teknik olarak mümkün.
Almanya'da, bunları öldürüyorlardı! Hemen her faşist hareketin içinde bir "goygoycular" kanadı, bir de "radikal" kanat bulunur.
Örneğin Almanya'da, "Hazret-i İsa bir Yahudi olduğundan" Hıristiyanlıktan vazgeçmek, atalarının dini olan "çoktanrılı Kuzey mitolojisine" dönmek isteyenler vardı, Odin, Wotan, Siegfried falan muhabbetleri... (Tuhaftır, Yunan faşistleri arasında Türk kesmek isteyen çok da, Zeus'a tapmak isteyeni duymadık.)
Fakat solu yok etmek isteyen Alman sermaye sınıfına karşı asıl büyük tehlikeyi oluşturanlar, Nasyonal Sosyalizm kavramının içindeki sosyalizm unsurunu saf saf ciddiye alanlardı...
Hem ulusalcı olacaklardı ama hem de solcu... (Alo? Bu size bir şeyler mi hatırlattı?)
Bu fraksiyonun başını, SA kıtalarının komutanı, emekli yüzbaşı Ernst Röhm çekiyordu. Hitler'e "sen" diye seslenebilen tek kişi.
Yüzbaşı Röhm, ayıptır söylemesi, oğlancıydı.
Sonunda Hitler'in tepesi attı, 30 Haziran 1934 gecesi, Röhm yandaşı tam 85 kişi, Münih yakınlarındaki Bad Wiessee'de bir otelde, bir eşcinsel içki ve seks partisinden sonra rehavet içinde sızmış durumda, bazıları yataklarında başka erkeklerle birlikte, takır takır vuruldular. Bu ünlü geceye tarihte "Uzun Bıçaklar Gecesi" denir. Röhm de tutuklandı ve iki gün sonra temizlendi. Parti içinde Hitler'e muhalefet eden Gregor ve Otto Strasser kardeşler de öldürüldüler. Eski başbakan Kurt von Schleicher de "aradan çıkarıldı".
Alman anadan doğmuş, Alman babadan olmuş, ulusalcı Alman oğlu Alman'lardı ve varlıklarını Alman varlığına armağan etmişlerdi!
Ülküleri yükselmek, ileri gitmekti ama küçüklerini severler, büyüklerini sayarlar mıydı, bilmiyorum.