Siz de benim gibi, her yıl bu sıralar çarşaf çarşaf ve de bangır bangır yayınlanan ÖSS, ÖYS, ÖSYS, yok efendim ABC, CÇD, DEF tantanasından bıkanlardan mısınız?
Hani şu "diğer gazeteler araklamasınlar" diye filigranlı yayınlanan sorular, zordu kolaydı tartışmaları, sınavda bilmemkaçıncı gelen birtakım gözlüklü çocuklarla söyleşiler...
Ve de elbette "atom mühendisi" olması beklenen deha pırıltıları... Şu ilden bilmemkaç kişi kazandı, bu ilden bilmemkaç kişi kazanamadı zevzekliği... "Kızlar oğlanlardan daha başarılı vallahi kardeş" gibilerden birtakım çağdaşlık numaralarıyla kadın okuyucuyu tavlama gayretleri...
Bir çocuk, geçen yıl birinci olmuş, fakat dersanesi (okulu değil!) söz verdiği ödülü vermeyince (bu bir araba!) çok kızmış, bu yıl gene girmiş, gene birinci gelmiş.
Bu arada otomobil karşılığında "transfer olan" çocuklar da varmış. Bir dersaneden öbürüne geçiyorlarmış, Mehmet Aurelio gibi.
(Biz Galatasaray'ı bitirip Robert College'i kazanmıştık da, rahmetli peder "tabii kazanacak, işi ne keratanın" deyip geçmişti.)
Bu tür ticaretten utanıp ödül olarak "yurt dışı bursu" veren dersaneler de varmış ama, bu parlak çocuklar, sonuçta, gazetelerin ifadesiyle "maratona dersane adına" katılıyorlar.
Tabii, bu bir maraton, ya da Çarkıfelek yarışması gibi bir şey. Eskiden "yarış atı" benzetmesi yapılırdı, artık iş büyümüş.
Ve bunlar "televizyona çıkarılıyorlar", başarı örneği olarak arkadaşlarına pazarlanıyorlar.
Arkadan "reklam teklifi" de alacaklar: Şokomoko yedim, zihnim açıldı, siz de yiyin arkadaşlar, içinde şu kadar antioksidan, bu kadar omega üç, falan...
Okulu da boşver, dersaneye gel...
Okullar da kendilerini dersaneye göre hizaya getirmişler, son sınıfın son birkaç ayı "boş geçiriliyor", çocuklar bütün zamanlarını dersaneye ayırabilsinler diye...
Çocuk artık okuluyla değil dersanesiyle tanımlanıyor: Müdür n'aaaptın? Alman Lisesi'ne gidiyorum ama aslında FEM'liyim abi! N'aaaptın sen? Ben İtalyan'da okur görünüyorum ama kulak asma, Uğur'luyum! Çaaak!
Bunlar "sayısalcılar", "sözelciler" gibi yeni insan tipleri.
Okumanın amacı "bir kat, bir araba" olunca da, eh, araba geldi, okumaya pek gerek kalmıyor. Hani birinci gelen mezununa apartman dairesi veren bir üniversite de bulunsa, hayat bitti.
Çünkü, parlak öğrencilerine "maaş veren" dersane bile varmış! Ücret almıyorlar, üste para veriyorlar.
Hiç de fena bir meslek değil, profesyonel dersane öğrenciliği!
Bir dönem, "bizim çocuk okumasa da futbolcu olsa" denirdi, şimdi "okusa ama bir türlü okumayı bitiremese" diyorlar herhalde.
Bu piyasanın düştüğü içler acısı duruma baktım da, çoluğum çocuğum olmadığına ilk kez sevindim.