Soğuk olur hastane koridorları. Hele hasta küçük bir bedense, daha çok üşür yakınları. Kabul etmezler ama titrediklerini. "İyiyim ben böyle" deyip uzatılan hırkayı reddederler kibarca. Aslında geri çevrilen sadece bir kıyafet olmaz. "Az kaldı, iyileşip, koşa koşa çıkacağız buradan. İyiyiz biz" mesajını vermek isterler. Bir yandan diğer hastalara bakılır uzun uzun. Kıyas yapılır istemeden. "Şu odadaki hasta, 9 aydır buradaymış. Ama durumu şu an çok iyi" diye karşılanır yeni gelenler. Hep bir mucize beklenir. Neye inanıyorsa bekleyen kişi, ona sığınır. Ama günler uzamaya başlar, geceler bitmez. Duvardaki saate dikilen gözlerden ilk başlarda usulca süzülen gözyaşları, bir süre sonra hıçkırıklarla gelen nöbetlere dönüşür. En az hasta kadar acı çeker bekleyeni de yani.
KIZINIZ KANSER
Jonathan Dupre'nin durumu uzun süredir tam olarak böyle. Fransa'nın kuzeydoğusundaki Neufchâtel-en-Bray kentinde yaşayan Jonathan ile eşi Marine'ye, geçen yıl kendilerini yıkan acı haber verildi. Aralık ayıydı kızları Naelle'nin kansere yakalandığı öğrendiklerinde. Yeni yılı yeni bir belayla karşıladılar. Üstelik acımasız bir belaydı. Naelle henüz 4 yaşındaydı, ama tümörün merhameti hiç yoktu. Böbreğini hızla kapladı kanserli tümör. Minik vücudu günler için soldu, vücudu serumlardan delik deşik oldu. Sağlığı, her geçen gün daha da kötüye gitmeye başladı.
Sarı saçlı, güler yüzlü Naelle'nin böbreğindeki tümör alındı. Ama ardından kemoterapi ve diğer tedavi süreci başladı. Jonathan ve Marine'nin vakitlerinin çoğu, soğuk hastane koridorlarında geçiyordu artık. Annesi daha çok duruyordu Naelle'nin yanında. Cam fabrikasında çalışan baba Jonathan, gündüzleri işine gidiyordu. Ama sadece bedeni duruyordu bardakların şekillendirildiği makinin başında. Aklı, kalbi, ruhu hastanede kızı ve eşiyle birlikteydi. Çok ihtiyaçları olan parayı kazanabilmesi için işine devam etmeliydi.
Ancak mesai arkadaşları daha fazla dayanamadı bu duruma. İlk önce kendi aralarında toplandılar. "Böyle olmaz. Jonathan'ı destek olmalıyız. Aynı bela hepimizin başına gelebilirdi" şeklinde bir insanın yapması gereken en basit empatiyi kurdular. Ve karar verdiler: Jonathan, hastanede kızının yanında olmalı. Hemen kararlarını insan kaynakları müdürüne aktardılar. "Kendi yıllık izinlerimizi Jonathan'ı vermek istiyoruz" dediler. Hiç itiraz gelmedi müdürlerinden. Tam 350 gün topladılar. Jonathan'ın bir anda neredeyse 1 yıllık izin günü daha olmuştu.
YASA ÇIKARILDI
"Testler ve kemoterapi süreci derken, kendi izin günlerimin hepsini bitirmiştim. Sıkıntılar, üst üste geliyordu. Ama bir gün eve bir mektup ulaştı. İş arkadaşlarım göndermişti. İzin günlerini bana verdiklerini söylüyorlardı. 'Eşine destek olmalısın. Bu günlerde senin yerin ailenin yanı. Naelle'yi iyileştirmeden işe dönme' yazıyordu. Yaşadığım duyguları tarif edemem. Hemen kızımın yanına koştum. 'Artık ben de her zaman sizinleyim' dedim…" 'İş arkadaşları birbirini sevmez, birbirlerini kıskanırlar, birbirleri için hiçbir fedakarlık yapmazlar' düşüncelerini yıkan mesai arkadaşlarından aldığı güzel mektubu bu sözleriyle anlatıyor Jonathan. Şimdilerde Naelle'nin tedavisi devam ediyor. "Babamın hastane ve evde sürekli yanımda olmasına inanılmaz sevindim" diyen Naelle'nin sağlık durumu her geçen gün iyiye gidiyor.
Aslında Jonathan'ın iş arkadaşları ülkelerinde 9 Mayıs 2014'te çıkan bir yasaya göre hareket etti. Yasaya göre ailesinde 20 yaşın altında olan biri kansere yakalanmışsa veya ciddi bir kaza geçirmişse iş arkadaşları kendi istekleri doğrultusunda izin günlerini o kişiye verebiliyor.
İMECE USULÜ TARLAYI BİÇTİLER
ABD'nin Illinois eyaletinde bulunan Galva kasabasında da "insanlığın daha ölmediğini" gösteren farklı bir olay daha yaşandı. Geçen ay yaşanan ancak geçtiğimiz hafta içi basına yansıyan haberlere göre 55 yaşındaki çiftçi Carl Bates, ölümcül bir kansere yakalandı. Böbreğini ve bel kemiğini kaplayan tümörün önüne geçilemeyecek kadar ilerlediğini öğrenen Bates, kemoterapi tedavisi görmeyi reddetti ve evinde iyileşmeyi beklemeyi tercih etti. Bates'in durumunu öğrenen Galva kasabasının yaklaşık 3 bin sakini hemen harekete geçti. İlk iş olarak Bates'in 450 dönümlük mısır tarlasını imece usulü biçme kararı aldılar. Kasabadaki çiftçiler biçerdöverleri ve traktörleriyle tarlaya aynı anda girdiler. Böylece 10 günde bitecek işi sadece 1günde tamamlayıp hasadın parasını da Bates'e verdiler. Bütün kasabanın desteği alan Bates, şimdilerde iyileşeceği günü ve huzur içinde vereceği son nefesini bekliyor.