Sabah namazı vaktiydi. Günlerden cuma. Ramazan ayıydı. O yüzden cami daha bir kalabalıktı. 800'den fazla kişi vardı içeride. Farz namazı kılınıyordu. Herkesin yüzü ve kalbi kıbledeydi. Son rekat bitmek üzereydi. Ama tamamlayamadılar namazı. İmam sustu bir anda. Otomatik silah sesleri kapladı her yeri. Kurşun yağmaya başladı. 10 dakika boyunca devam etti katliam. 100'den fazla mermi sıkıldı cemaatin üzerine. Kan gölüne döndü her yer. 25 kişi öldü.
İSRAİLLİ DOKTORUN KATLİAMI
21 yıl önce böyle katlettiler Filistinlileri. Takvimler 25 Şubat 1994'ü gösteriyordu. Vahşet, Müslümanlar için en kutsal yerlerden biri olan İbrahim Camii'nde yaşandı. İsrail'in işgali altındaki Batı Şeria'nın El Halil şehrindeki cami burası. Hz. İbrahim ve ailesinin mezarlarının bulunduğu yer yani. Katliamın arkasında radikal Yahudi Baruch Goldstein vardı. ABD'li doktordu. 1983'te gitmişti İsrail'e. İsrail ordusunun kullandığı Galil tüfeğiyle öldürmüştü cemaattekileri. Goldstein, linç edildi. Neden böyle bir eylem yaptığı hiç öğrenilemedi. İsrailli yetkililer, saldırganın tek başına hareket ettiğini söyledi. "Psikolojik olarak rahatsızdı" dendi. Kapattılar konuyu. Dünya basını İbrahim Cami Katliamı'na geniş yer ayırdı. Ancak Filistinlilere göre gerçekler hiçbir zaman anlatılmadı. Katliama şahit olanlar "Baruch Goldstein tek değildi. Cami içinde ateş eden başkaları da vardı" dedi. Doktorlar konuştu, "Hastaneye getirilenlerin vücutlarında el bombası yaraları vardı." Filistinliler ayrıca hayatını kaybedenlerin sayısının 50'yi, yaralıların sayısının 250'yi geçtiğini söyledi. Gerçek rakamlar saklandı yani. Dolayısıyla böylesi bir eylemi, akli dengesi yerinde olmayan bir kişi yapamazdı. Filistinlilere göre, katliamı İsrail hükümeti planlamıştı. Camide yakınlarını kaybedenler, haklı olarak çok geçmeden isyana başlamıştı. Seslerini duyurmaktı tek dertleri. Hedeflerinde İsrail vardı. Ama İsrail ordusunun da hedefinde kurban yakınları vardı. Daha katliamdan birkaç saat sonra cami çevresinde toplananların üzerine ateş açtılar. Yaralıların tedavi edildiği Ahli Hastanesi'nin önündekileri vurdular. Hatta cenazeler sırasında mezarlıkta bile Filistinlileri öldürdü İsrail askerleri. En az 30 kişi de cami katliamından sonra hayatını kaybetti.
İBRAHİM CAMİSİ BÖLÜNDÜ
İsrail, sadece öldürmekle yetinmedi. Katliam gerekçe gösterilerek İbrahim Cami'si Müslümanlar ve Yahudiler olarak ikiye bölündü. 1967'deki işgal anlaşmasının kuralları değiştirildi. Artık Yahudilerin, İbrahim Cami'sine girmesine izin verilmişti. Diğer taraftan El Halil şehrinin tamamı nasibini aldı yaşananlardan. İsrail tarafı El Halil'i de ikiye böldü. Ancak yıllar içinde ne İbrahim Cami'sinde ne de El Halil'deki bölünme ilk haliyle kalmadı. Cami etrafında Filistinlilere ait 500 dükkan kapatıldı. Birçok sokağa Müslümanların girişi yasaklandı. Cami içerisinde de İsrail askerlerinin Müslümanlara tacizi hâlâ sürüyor. Kudüs topraklarındaki Mescid'i Aksa'da 1 haftadır süren olayları daha iyi anlayabilmek için İbrahim Cami Katliamı'nı unutmamak gerekiyor. İsrail askerleri, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'da baskılarını artırdı. Kutsal mekanı koruyan gönüllü Filistinlilere göre İsrail, 1994'teki kaosu hayata geçirme planları yapıyor. Gönüllüler arasında öğrenciler, öğretmenler, ev kadınları veya esnaf bulunuyor. Kendilerine Murabıtlar yani Koruyucular diyorlar. Çoğu Mescid-i Aksa'ya gizlice giriyor. İsrail askerlerinin ve yasak olmasına rağmen içeriye alınan Yahudilerin hareketlerini takip ediyorlar. "Biz ölene kadar buradayız" mesajı veriyorlar. Al Jazeera'ya konuşan Koruyucular'dan 25 yaşındaki Latife Abdüllatif, "Mescid-i Aksa içerisindeki Kıble Mescidi ve Kubbetu's Sahra başta olmak üzere bütün kutsal mekanlarımızın bekçisiyiz. İsrail Mescid-i Aksa'ya girmemi üç ay yasakladı. Suçum her gün buraya gelmekmiş. Altı saat sorguladılar. Ama gizlice yine giriyorum. Hatta birçok arkadaşımız geceleri bile burada saklanarak kalıyor" dedi. İsmini güvenlik nedeniyle vermeyen Koruyucular üyesi olan diğer bir kadın "İsrail hükümeti iki hafta önce Murabıtlar grubunu 'yasadışı' ilan etti. Bu ilandan 1 hafta sonra Yahudilerin yılbaşı olarak kabul ettiği Roş Aşana başladı. Geçen yılki Roş Aşana'da Yahudileri Mescid-i Aksa'ya sokmayan İsrail polisi geçtiğimiz pazar günü farklı davrandı. İsrailli bakan ile birlikte Yahudi gruplar içeri alındı. Bizim grubumuzu da yasadışı ilan ettikleri için direnişimizin yasadışı olduğunu söyleyip sert şekilde müdahaleye başladılar" sözleriyle yaşananları özetledi. İsmini sadece Illiya olarak veren diğer kadın ise "Bizim karışıklık çıkardığımızı söylüyorlar. Ama olayları başlatan hep kendileri oluyor. Hatta olayların daha da büyümesini istiyorlar. Ama burası hiçbir zaman elimizden alınamayacak" diyor. Koruyuculara göre İsrail hükümeti dünyaya "Mescid-i Aksa'da güvenlik sağlanamıyor" mesajı vermek istiyor. Dahası olayların İbrahim Cami Katliamı gibi büyümesini planlıyorlar. Böylece "Mescid-i Aksa'yı da İbrahim Camisi gibi ikiye" bölelim fikrini hayata geçirecekler. Sonrasında her geçen gün Mescid-i Aksa içerisindeki işgallerini yayacaklar.
SÜLEYMAN MABEDİ KALINTILARI
İsrail, 1967'den bu yana Doğu Kudüs'ü işgal altında tutuyor. O dönem varılan anlaşma gereği Yahudilerin Mescid-i Aksa'da ibadet etmesi yasak. Yahudilerin sadece Mescid'in Aksa içindeki Ağlama Duvarı'nda ibadetlerine izin veriliyor. Ancak son zamanlarda İsrailli yetkililer, çok sık şekilde Yahudilerin Mescid-i Aksa'nın tamamına da girmesine izin veriyor. Diğer taraftan dört tarafı duvarlarla çevrili Mescid-i Aksa'nın güvenliğini İsrail askeri ile Filistinli yetkililer beraber sağlıyor. Özellikle radikal Yahudiler, Mescid-i Aksa'nın kendilerine ait olduğuna inanıyor. İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa'nın içerisinde "arkeolojik çalışmalar" adı altında kazılar yaptığı biliniyor. Bu kazılarda aslında Süleyman Mabedi'nin kalıntılarını aradıklarına inanılıyor. Filistinlilere göre İsrail hükümetinin asıl amacı Mescid-i Aksa'nın duvarlarının dışını da kapsayan ve Tapınak Tepesi olarak adlandırılan bölgede yeni bir kutsal mekan inşa etmek.