24 Ağustos 2016'da, TSK tarafından DAEŞ ve YPG başta olmak üzere bölgedeki terör örgütlerinin tehdidine ve sınır güvenliğini sağlamaya yönelik başlatılan 'Fırat Kalkanı' harekatı Cerablus'ta kısa sürede çok ciddi bir başarı elde etmiş, güneye el Bab'a doğru ilerlemişti. Harekat başlamadan önce Kilis'e DAEŞ tarafından bombalar düşüyor, hem DAEŞ hem de PYD/YPG giderek daha da ciddi bir tehdit olarak varlıklarını güçlendiriyorlardı. Halbuki operasyon başlar başlamaz öncelikle sınırımızın içine düşen bombalar bir anda kesildi, ardından DAEŞ, sınırın öte tarafından hızla temizlendi ve YPG'nin Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek hale gelen bir koridor oluşturmasının önüne set çekildi.
Fırat Kalkanı'nın el Bab durağı Cerablus kadar kolay olmadı. Operasyonlar aylardır devam ediyor v DAEŞ tüm gücüyle direniyordu. Ancak TSK neredeyse tek başına nihayet el Bab'da DAEŞ'i teslim noktasına getirdi. Bu bile tek başına FETÖ tarafından 3 yıl önce üretilen ve Batı medyası tarafından veri kabul edilen 'Türkiye'nin DAEŞ'e yardım ettiği' tezinin ne kadar adaletsiz ve gerçekten uzak olduğunu göstermeye yeter. Türkiye bu gün DAEŞ'le savaşan en büyük hatta neredeyse tek güç. Bütün dünyanın gözünün önünde bu kanlı terör örgütünün önünde Türk ordusu kararlılıkla duruyor.
Aylardır süren çatışmaların ardından el Bab'dan DAEŞ artık çekilmiş görünüyor. Bölgeden gelen haberler Kıbrıs'taki gibi ancak fiili bir Yeşil Hat'tın oluştuğu yönünde. Hattın bir tarafında Türkler diğer tarafında Rus'lar komuta ediyor. TSK'nın komuta ettiği tarafta ÖSO, Ruslar'ın komuta ettiği tarafta ise rejim güçleri var ve şimdi önümüzdeki tehlike de bu iki gücün çatışma olasılığı…Ancak Rusya'dan gelen açıklamalar son derece temkinli ve Türkiye'nin aylardır yürüttüğü mücadeleyi vurgulayan mahiyette. Yine de bölgede dengelerin çok hassas olduğunu görmek gerek. Başbakan Binali Yıldırım'ın Almanya'daki NATO zirvesinde ABD Başkan yardımcısı Mike Pence ve NATO liderleri ile yaptığı görüşmeler o nedenle çok kritik. Türkiye el Bab'dan sonra devam edecek operasyonda söz sahibi olmak, o operasyonun içinde ya da karar merciinde bulunmak istiyor. Bunu el Bab'ı neredeyse tek başına kurtarmış güç olarak da sonuna kadar hak ediyor. Burada yeni ABD yönetimi ile kurduğu ilişkiler ve ABD-Rusya-Türkiye üçgeninde Türkiye'nin rolü kilidi açacak mahiyette.
PYD KIRMIZI ÇİZGİLERE UYARSA…
PYD/YPG Suriye meselesinde Türkiye'nin en büyük kırmızı çizgisi. PKK ile arasında silah ve terörrist trafiği olan, Türkiye'yi tehdit eden bir agresiflikte Suriye'de yayılmaya çalışan bir PYD Ankara tarafından masanın dışına itilmeye çalışıldı bu güne dek. Ancak Astana'daki görüşmelerde PYD olmasa da Rusya Moskova'da PYD ile görüştü ve ABD ve Rusya'nın Suriye'nin yeniden yapılandırılma sürecinde bu ilişkiyi sonlandırma ihtimalleri de pek görünmüyor. Üstelik gelen haberler Esad rejimi ve PYD'yi Moskova'nın bir araya getirdiği yönünde.
Tüm bu gelişmelere karşı giderek daha da realist bir politikanın kapılarını sonuna kadar açan Türkiye'nin değişen ve sahaya uyum sağlayan adımları ilk ipuçlarını veriyor. Bunların en önemlilerinden biri Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından ve bu gazetenin de yazarlarından İlnur Çevik'in New York Times'a söylediği 'Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda bir Kürt yapısını tolere edebileceği' sözü. Bu şayet YPG/PKK ile arasına mesafe koyabilirse, PYD'nin Fırat'ın doğusunda var olmasının Türkiye tarafından kabul görebileceği anlamına geliyor ki gelişmeler böyle bir manevranın orta vadede sürdürülebilir bir politika açısından Türkiye'nin elini son derece güçlendirebileceğine işaret ediyor.