Arakan'da yaşanan kriz, ülkelerin ve siyasi liderlerin insani yardım anlayışları bakımından turnusol kâğıdı işlevi görmeye başladı. Krizin son yedi aydır yeniden alevlenmesinden bu yana, binlerce Arakan Müslümanı Myanmar'daki ordu destekli gruplar tarafından katledildi, işkenceden geçirildi veya tecavüze uğradı. Bu arada, yüzbinlerce Arakan Müslümanı da Bangladeş'e sığındı. Dünyanın değişik yerlerindeki sivil toplum örgütleri, bu korkunç insani trajedi, şiddet dolu zulüm ve baskı hakkında farkındalık oluşturmaya çalışıyor. Ancak dünya ülkelerinin çoğu bu zulme yeterince tepki göstermedi ve etnik temizlik girişimini durdurması için Myanmar hükümeti üzerinde etkili bir baskı kurmakta başarısız kaldı. Canlarını zar zor kurtarabilen kurbanlar, sınırın Bangladeş tarafında aylardan beri güç koşullarda yaşıyor. Myanmar'da kalan Arakanlı Müslümanlarının hayatı ve sağlığı ise ciddi tehdit altında. Bu felaketin en ironik yanı ise, Nobel Barış Ödüllü bir liderin yönetimi sırasından yaşanıyor olması. Kendisi de geçmişte zulüm gören bu kadın lider, hükümetin başına geçtiğinde mezalimi durdurmak için anlamlı adımlar atacağı umudunu uyandırmıştı. Fakat ev hapsinde olduğu dönemde kendisi için kampanyalar yürüten uluslararası toplumun, kendisine neredeyse tüm insan hakları ödüllerini veren insan hakları örgütlerinin ve durumun ciddiyetini göstermek için bir mektup bile kaleme alan Nobel Barış Ödüllü isimlerin baskılarına rağmen, Myanmar Devlet Başkanı Aung San Suu Kyi şiddeti durdurma yönünde hiçbir etkili adım atmadı.
Maalesef, Arakan'da halen devam eden bu kriz unutulmuş bir trajediye dönüşmek üzere. Son birkaç hafta içinde, daha fazla eylem ihtiyacını ortaya koyan çeşitli gelişmeler oldu. İlk olarak, sosyal medya fenomeni ve Love Army (Sevgi Ordusu) adlı hareketin kurucusu Jerome Jarre Arakan'daki trajediyle ilgili tweetler atarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan bu konuda yardım istedi. Jarre Twitter hesabından #ErdoganHelpRohingya (Erdoğan Arakan'a yardım et) etiketiyle yaptığı paylaşımlarda, "Türkiye cumhurbaşkanından Arakan kampanyamıza destek vermesini rica ediyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, krizin geçen yaz yeniden patlak vermesinden beri bölgedeki halka yönelik yardım çabalarının öncülüğünü yapıyor. Türk hükümeti Arakanlı Müslümanlara yardım etmek amacıyla, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) gibi hükümet kuruluşları, Türk Kızılayı ve sivil toplum örgütleri vasıtasıyla büyük bir kampanya başlattı. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye'nin ihtiyaç sahiplerine desteğini ifade etmek için bölgeye, aralarında eşi Emine Erdoğan'ın da bulunduğu yüksek profilli bir heyet göndererek bu insani trajediye yönelik özel ilgisini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları için New York'a gittiğinde, bu konuyu gündeminin üst sıralarına koyarak hem özel temaslarında hem de BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında Arakanlı Müslümanların dramına dikkat çekti. Bu girişimler uluslararası toplumun dikkatini çekse de, çoğu ülke harekete geçmekte bir kez daha başarısız kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Jarre'ın tweetinden birkaç saat sonra Twitter hesabından attığı cevabi tweette, "İhtiyaç sahibi insanlar her nerede yaşarsa yaşasın, yardım taleplerini hiçbir zaman geri çevirmeyiz. Yardım kuruluşlarımız vasıtasıyla #LoveArmyforRohingya kampanyasına destek vereceğiz" diye yazdı. Erdoğan attığı tweetlerde ayrıca, Türk Hava Yolları ile birlikte TİKA, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Kızılay'dan da bahsetti. Bu kuruluşlar, dünyanın değişik yerlerinde zor durumdaki insanlara yardım eden en etkili ve itibarlı kurumlar arasındaki yerlerini aldı. Arakan halkına çok daha ciddi yardımlar yapılacağı yönünde umut veren bu tweetler, dünyanın en kötü insani trajedilerinden biri hakkında diğer ülkelerin duyarlılığı ile ilgili yeni bir sınama niteliğinde.
Arakan'la ilgili ikinci bir gelişme de, Katoliklerin ruhani lideri Papa'nın Myanmar ziyareti sırasında meydana geldi. Birçok kişi Papa Francesco'dan, trajedinin merkezine yaptığı ziyarette Arakanlılar'ın dramına ilişkin güçlü bir mesaj vermesini bekliyordu. Daha önce Arakan halkına yönelik şiddeti kınayan Papa'nın, dört günlük Myanmar ziyaretinde benzer bir açıklama yapacağı düşünülüyordu. Ancak Papa'nın kamuoyu önündeki konuşmalarında Arakanlılar'dan bahsetmemesi, birçok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı. Papa Myanmar ziyaretinin hemen ardından Bangladeş'e yaptığı ziyarette bölgedeki trajediyle ilgili açıklamalar yapıp bazı etnik temizlik kurbanlarıyla görüşse de, hayal kırıklığını gideremedi. Yarattığı hoşnutsuzluğun farkında olan Papa, tutumunu şu sözlerle savundu: "Resmi konuşmamda o kelimeyi kullansaydım, muhataplarımın yüzüne kapıyı çarpmış olurdum." Asıl başarının bu insani trajedinin sorumlusu olan generale gereken mesajın verilebilmesi olduğunu söyleyen Papa Francesco, "Ama diyaloğa girmekten ve karşı tarafla konuşmuş olmaktan memnunum. Böylece mesaj yerine ulaştı" dedi.
Papa'nın Myanmar'daki suskunluğu, diplomasi söz konusu olduğunda Arakan Müslümanları'nın durumunun ne kadar sıkıntılı olduğunu gözler önüne serdi. Konu hakkındaki farkındalığı artırmak ve bu farkındalığı anlamlı eylemlere dönüştürerek Arakanlılar'ın durumunu iyileştirmek için, devletler ile sivil toplum örgütlerinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Türk hükümeti Bangladeş'teki sığınmacılara yardım etmek için, tıpkı Somali'de yaptığı ve Suriyeliler için yapmakta olduğu gibi, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Şimdi uluslararası insani yardım örgütlerinin bu girişime destek olmak amacıyla çok büyük bir kampanya başlatarak, Arakan halkına yönelik zulmü ve şiddeti durduracak birtakım adımlar atması için kendi hükümetlerine baskı yapması gerek. Sosyal medya aktivizmi güzel olsa da, bazı olumlu sonuçlar elde edinceye dek konunun takipçisi olmak ve kampanyayı sebatla yürütmek çok daha güzel.