ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'un başarısız darbe girişimi sonrasındaki Türkiye ziyareti haricinde ABD'den Türkiye'ye yönelik ilk üst düzey ziyaret bu hafta gerçekleşecek. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, 24 Ağustos'ta Türkiye'ye gelecek. Biden'ın ziyareti iki ülke arasındaki ilişkilerin en kritik dönemeçlerinden birine denk geliyor.
Suriye iç savaşına ilişkin ciddi anlaşmazlıklar sebebiyle ikili ilişkilerde son üç yılda önemli sorunlar yaşandı. Taktik konulardaki görüş ayrılıklarına rağmen stratejik anlamda uzlaşmaya dayalı ilişkiler yerini, ABD yönetiminin Esad rejimiyle ilgili çelişkili mesajları ve söylemleri ile eylemleri arasındaki uçurum yüzünden taktik uzlaşmazlığa stratejik muğlaklığın eşlik ettiği bir tabloya bıraktı. Ayrıca Türkiye'nin terörist örgüt olarak gördüğü bir örgüte ABD tarafından yapılan askeri yardımlar ve ABD'nin PKK ve Suriye'deki kolu Halk Savunma Birlikleri (YPG) arasında suni bir ayrım yapma ısrarı da, Suriye'deki savaştan kaynaklanan gerilimleri iyice artırdı.
PKK ateşkesi sona erdirip şehir merkezlerinde saldırılar düzenlemeye başlayınca, ABD'ye yönelik tepki halk arasında da yayıldı. PKK ile YPG'nin ideolojik, örgütsel ve siyasi açıdan benzerliklerini ve kadroları arasındaki geçişkenliği göstermeye çalışan Ankara, NATO müttefikinin bunu anlamasını ve örgüte askeri yardımı durdurmasını bekledi. Ancak Washington bunlara kulak tıkadı. Türkiye'de insanlar bu durumu, ABD'nin Türkiye'nin ulusal güvenlik kaygılarına yönelik umursamazlığı olarak görüyor. Bir terör örgütü konusundaki bu anlaşmazlığa ek olarak, Mısır'daki askeri darbeyle birlikte ikili ilişkilerde son üç yılda ikinci büyük kriz de çıkmış oldu. Darbe ve ardından devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi destekleyen göstericilerin Kahire sokaklarında ve uluslararası medyanın gözleri önünde kanlı biçimde dağıtılması, hem Mısır'da hem de bölge genelinde travma yarattı. Türkiye bu darbeye ve darbe sonrasındaki katliamlara çok sert tepki göstererek darbecileri protesto etti, katliamları kınadı ve uluslararası toplumu sesini yükseltmeye çağırdı. ABD ise bunun tam zıddı bir tavır sergiledi. İlk olarak, ABD Mısır'la askeri ilişkilerini sürdürebilmek için bu ülkedeki askeri müdahaleye darbe diyemedi. İkinci olarak, ABD yönetiminden yetkililer katliamları kınamak yerine ordunun "demokrasiyi yeniden tesis ettiğini" söyledi. ABD ile Türkiye arasında Mısır'daki darbeye ve katliamlara ilişkin derin görüş ayrılığı aynı zamanda, bu iki ülkenin bölgenin geleceğine dair vizyonlarının birbirinden ne kadar farklı olduğunu ortaya koydu. Ülke olarak geçmişte birçok askeri darbeden ve cunta yönetiminden mağdur olan Türkiye'nin halkı Mısır halkıyla empati yaparken, ABD'nin bu kanlı darbe karşısındaki umursamazlığından dehşete düştü. İkili ilişkilerdeki üçüncü büyük kriz, bu iki krizin kesiştiği noktada patlak verdi ve Türk halkının çok daha ciddi tepkisine yol açtı. Bu kez, Türkiye'de Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından ulusal güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak nitelendirilen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları 15 Temmuz günü bir darbe girişiminde bulundu. Bugün Türkiye'de birçok kişi, ABD'nin bu krizin boyutları ve Türkiye'nin darbenin failleri ile darbe girişiminin kendisi hakkındaki ulusal güvenlik hassasiyetlerine yeterince duyarlı olmadığını düşünüyor.
Öncelikle, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin darbeyle ilgili ilk açıklamasında demokrasi yerine istikrar ve devamlılık konusuna vurgu yapması, Türkiye kamuoyunda ve siyasetçiler arasında ciddi tepki yarattı. Şu anda çoğu kişiye göre, Türkiye'nin seçilmiş hükümeti darbeyle devrilmeye çalışılır ve insanlar katledilip Meclis bombalanırken, ABD yönetiminden yetkililer adeta durum netleşene kadar beklemeyi tercih etti. Son olarak, darbe girişimi püskürtülünce ABD yönetimi yeni bir açıklama yaparak demokratik yöntemlerle seçilmiş hükümete yönelik desteğini ifade etti ancak bu kez de darbe girişiminden hiç bahsetmedi. Bunların tümü, ikili ilişkilerde son üç yılda yaşanan sorunlar nedeniyle Türk kamuoyuna oldukça tanıdık geliyor. Ortadoğu'da çoğu kişi, bir darbeye darbe denilemediğinde çok yanlış giden bir şeyler olduğunu bilir. ABD yönetimi daha sonraki açıklamalarında bu yanlışı düzeltse de, Türk halkı hâlâ şaşkınlık içinde. Bu gelişme, Türkiye kamuoyunda ABD'ye yönelik ciddi bir tepkiye neden oldu. Gittikçe büyüyen bu güven ve olumsuz algı sorunu, ilişkilerin yeniden rayına oturmasını güçleştirebilir. Tabi iki ülkenin birbirleri için ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu düşünülünce ve Ortadoğu'da DAİŞ'le mücadele ve bazı ülkelerdeki istikrarsızlık gibi kritik gelişmeler dikkate alındığında, ikili ilişkilerin bu krizlerin etkilerinden itinayla korunması ve değişik önlemlerle güçlendirilmesi gerekiyor. 'Kimin kime daha fazla ihtiyacı var?' türünden sorular ve analizler, krizlerin çözümüne katkı sağlamaz.
ABD yönetiminin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında oluşan hasarı kontrol etmekte başarısız olduğu bir gerçek. Aynı şekilde, Türk halkının bu noktada ABD'ye çok tepki gösterdiği de bir gerçek. Ancak Biden'ın ziyareti ilişkileri onarmak ve ABD'nin Türkiye'de bazı kesimlere hâkim olan olumsuz algısını değiştirmek açısından harika bir fırsat olabilir. ABD-Türkiye ilişkilerinin geçmiş dönemlerinde, ABD'li üst düzey yetkililerin Türkiye'ye yaptığı bazı ziyaretler yanlış anlamaları ve yanlış algıları gidererek Türk halkında çok olumlu tepkiler uyandırmış ve daha iyi ilişkiler için olumlu bir ortam yaratmıştı. Başkan Bill Clinton'ın 1999'daki Türkiye ziyaretinde depremden etkilenen şehirlere gitmesi ve Başkan Barack Obama'nın ilişkilerin dibe vurduğu dönemlerden birine denk gelen 2009'daki ziyareti, ilişkileri düzeltmekte önemli roller oynamıştı. Aynı şekilde bu ziyaret de kritik bir dönemde gerçekleşiyor.
Türk halkı Biden'ın vereceği mesajları ve seyahat programını dikkatle takip edecektir. Biden'ın ziyaretinin, ABD'nin Türk halkıyla empati yapma ve acılarını anlama konusundaki eksikliğini gidermesi gerek. İlk adım olarak etkili bir kamu diplomasisine çok ihtiyaç var. Bu da ziyaret sırasında darbe girişiminde yaralanmış insanlarla görüşmek, darbeye karşı duran gazetecilerle bir araya gelmek ve darbe direnişinde kilit önem taşıyan Meclis ve Boğaziçi Köprüsü gibi noktalarda düzenlenecek anma törenleriyle başarılabilir. Türkiye'deki fazlasıyla hassas ortam düşünüldüğünde, insanların acılarını paylaşan ve demokrasi nöbetlerini öven sözcükler seçmek son derece önemli.
Ancak mesajlar ve sembolik eylemler yalnızca geçici bir çözüm sunabilir. Türk halkı ayrıca, ABD'nin darbe girişimi sonrasında Ankara'dan gelen taleplere yönelik bazı olumlu adımlar atmasını istiyor. Bunlar arasında, darbe girişiminin faillerinin kim olduklarına bakılmaksızın bulundukları yerde adalete teslim edilmesi de var. Türkiye'deki başlıca siyasi partilerin destekçilerinin değişik siyasi nöbetlere katıldıkları ve ülke tarihinde ilk kez tüm siyasi liderlerin darbeye hayır demek için ortak bir miting yaptığı unutulmamalı. Ayrıca darbe girişiminin sorumluları konusunda insanlar arasında geniş bir mutabakat var.
Kuşkusuz orta vadede, Türkiye'nin ciddi ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğü örgütler konusundaki söylemlerin eylemlerle desteklenmesi lazım. Darbe girişimi sırasındaki katliamlar ve daha sonra PKK'nın Van, Bitlis ve Diyarbakır'da düzenlediği saldırılar, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu büyük tehditleri gösterdi. İkili ilişkilerin geleceği açısından, müttefiklerin dayanışma sergilemesi çok önemli. Tarihinin en büyük badirelerinden birini atlatan Türk halkının, ABD'li yetkililerden önemli müttefikleri Türkiye'ye dayanışma ve empati göstermesini beklediği de anlaşılmalı. Yeni işbirliği döneminde, ekonomik ilişkileri güçlendirmek, Suriye'deki insani krizi çözmek ve uluslararası alanda faaliyet gösteren üç terör örgütüne karşı daha ileri istihbarat paylaşımı gibi muhtemel olumlu adımlar ikili ilişkilerin geleceği için faydalı olur.
Doğrusu ABD Türkiye'ye ve Türk halkına olan desteğini gösterebilirse, Biden'ın ziyareti ikili ilişkiler için birçok iyi şey ve fırsatlar getirir. İnsanların hafızalarında yıllarca yer edecek bir dönemden geçiyoruz. Olumsuz veya olumlu her adım uzun süreli etkiler yaratacak ve iki ülke arasındaki ittifakın gidişatını belirleyecektir.