Rusya ve Mısır hükümetleri geçtiğimiz haftalarda, Suriye'deki çatışmayla ilgili birbirine benzer girişimler başlattı ve başkentlerinde düzenledikleri toplantılara Suriye muhalefetinin temsilcilerini davet etti. Davet edilen kişiler konusunda son derece seçici olan bu toplantılar, özellikle de Kahire'deki toplantı, bir ılımlılar toplantısı görüntüsü çizmeye çalıştı. Suriye muhalefetini oluşturan en önemli grupların katılmadığı bu toplantıların ana hedefinin ne olduğu hâlâ belirsizliğini koruyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçen hafta Kahire'ye yaptığı ziyaret sırasında, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi ile Putin arasındaki görüşmelerin gündem konularından birinin de Suriye sorunu olduğu düşünülünce, bu toplantıların arka arkaya düzenlenmesi rastlantı gibi görünmüyor.
Haklarında çok az bilgi olan ve bir sonuç vermeyen bu toplantılar, bolca spekülasyona ve tartışmalara yol açtı. Kuşkusuz, çatışan tarafların sorunlarını müzakere yoluyla çözmek üzere yapıcı diyaloga girmesi normal şartlarda her zaman iyi bir şeydir. Ancak bu görüşmeler çözüme katkı sağlamak yerine sonucu önceden belli olan ve daima sonuçsuz kalan girişimlere ve çatışma çözümü denemelerine dönüşürse, rejimin katliamlarını sürdürmesi için bir fırsat haline gelir. Bu toplantılar şu ana kadar, yarattıkları etki açısından çatışmalar konusunda birbirine benzer sonuçlara yol açmış görünüyor.
Çeşitli grupların Suriye'deki çatışmaları ele almak için bir araya geldiği ilk olay bu değildi. Son dört yılda, farklı grupları bir araya getirmek ve rejimle muhalif gruplar arasındaki anlaşmazlığa müzakereler vasıtasıyla çözüm bulmak amacıyla birçok girişimde bulunuldu. Örneğin, sorunu bu yöntemlerle çözmeyi amaçlayan Cenevre süreci çatışmayı sona erdirmekte başarısız oldu. Bu yüzden, ne Kahire ne de Moskova bu çatışmaya yeni ve yenilikçi bir yaklaşım getirmiyor. Şu ana kadar çatışmayla ilgili esas sorun, anlaşmazlıklar hakkında konuşma fırsatı bulamamak değil. Asıl sorun, çokça konuşulmasına karşın icraat olmaması. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın son iki röportajında müzakerelerin gerekliliğine vurgu yapması, biraz da bu müzakerelerden bir sonuç çıkmayacağına inanmasından kaynaklanıyor.
Bir diğer önemli konu da, bu toplantılara ev sahipliği yapan ülkelerin amaçlarıyla ilgili tartışmalar. Toplantıları düzenleyen ülkeler muhalif grupları Esad'ın dâhil olduğu bir çözüme ikna etmeyi amaçlıyorsa, bu son derece gerçekçilikten uzak bir anlayış olur. Muhalifleri ve uluslararası toplumu onca katliamın ardından rejimin meşruiyetini kabule zorlamak, adeta suratlarına bir tokat gibi iner. Varsayıma dayalı olarak konuşursak, bazı muhalefet temsilcileri bu tür bir çözümü kabul etse bile, temsil ettikleri halkı bu koşullarda ikna etmeleri hemen hemen imkânsız olur. Daha da önemlisi, taraflar anlaşmaya varsa bile Esad rejiminin kapsayıcı ve demokrat olmasını beklemek hiç gerçekçi olmaz. Bu tür bir anlaşma sonrasında rejim büyük ihtimalle baskı mekanizmalarını ve önlemlerini muhafaza ederek insanlığa karşı suç işlemeyi sürdürürken, bir taraftan da ülkede yeni halk hareketleri olmasını engellemek için zulmünü artırır.
Öte yandan, toplantıları düzenleyenlerin bir diğer amacı da Rusya ve Mısır'ın diplomatik izolasyonunu sona erdirmekse, bu iki ülke de olumlu bir sonuç elde edemeyecektir. Uluslararası kuralları ciddi biçimde ihlal eden Rusya'nın bu tür bir girişim sayesinde itibar ya da yumuşak güç kazanacağını ummak gerçekçi değildir. Ayrıca Mısır hükümeti şu anki haliyle, halkın her kesimini temsil eden kapsayıcı ve demokratik bir hükümet kurma konusunda Suriyelilere kesinlikle yardımcı olamaz. Özellikle de Mısır'daki rejimin kendi ülkesinde her tür muhalefeti baskıyla sindirirken imajını düzeltmesi ve kendini Arap dünyasının lideri olarak sunması çok zor.