Suriye'de istikrarsızlığı garanti eden bir dengenin oluşması en çok Rusya'nın işine geldi. Çünkü hem müdahale edilmesi gereken durumlar ortaya çıkmaktaydı, hem de Rusya'dan başka müdahale edebilecek güçte ve müdahale etme niyetine sahip başka aktör yoktu. Nitekim Rusya bu konumundan azami ölçüde yararlandı. Kendinden o denli emindi ki, Rus uçağı Türkiye hava sahasını ihlal edip neredeyse kendi isteğiyle düşürülmeden önce S-400 füzelerini Suriye'ye çoktan getirmişti.
Böylesi karmaşık denge durumlarında, belirli bir uluslararası aktörün belirleyici güç haline gelmesi çoğu zaman ortakları için iyi haber olmayabilir. Örneğin İran her ne kadar Rusya ile işbirliği içinde olsa da, Rusya'nın fazla etkin hale gelmesinden ve İran nüfuzu altındaki küçük ortaklarla doğrudan ilişki kurmasından pek hoşlanmayabilir. Bu tür ilişkileri kendi pazarlık kozu olarak korumayı tercih edebilir. Buna karşılık İran'ın altında kalmış, onun desteğine muhtaç küçük ortaklar için Rusya'nın sahneye girmesi önemli ve yeni imkânları ifade edecektir. Böylece bu küçük aktörler sadece İran'a bağımlı olmaktan çıkarak daha esnek bir konum kazanmakla kalmazlar, Rusya gibi İran'a kıyasla çok daha güçlü bir devlete yaslanma imkânı da bulurlar. Öte yandan denkleme daha etkili bir tarzla girmeye çalışan Rusya'nın küçük ortaklara daha 'cömert' davranma ihtimali de doğar.
PKK/PYD için de tam böyle oldu ve muhtemelen sallantıda olan özgüvenin tazelenmesini sağladı. Rusya'nın fiziksel varlığı bir yandan silah desteğini ama daha önemlisi ilave bir pazarlık gücünü ifade etti. Bu yeni durumun verdiği rahatlama PKK'nın Türkiye stratejisine de yansıdı. PKK tarihsel kazancını maksimize etmek üzere çıtayı yükseltti. Suriye'de hayal ettiği ve muhtemelen epeyce gerçekçi de gördüğü 'çözümü' Türkiye 'de de gerçekleştirmek üzere şehir savaşını kalıcı kılma yolunu seçti. Beklenti bu süreyi olabildiğince uzatarak devleti yönetemez hale getirmek ve bu arada katliam yapmaya zorlamak… Bunlar gerçekleşmese bile Batı medyasının yardımıyla kara propaganda yaparak hükümeti yıpratmak. Stratejinin hedefi ise Suriye sınırının Türkiye tarafındaki yerleşim koridorunun bir tür 'sahipsiz alan' (no men's land) haline getirilerek ilerde Suriye'deki kantonlarla bütünleşmesinin yolunu açmak.
Ne var ki bu politikanın epeyce ciddi bir yumuşak karnı var. Rusya'ya uzun vadede güvenme imkânı yok. Oysa hedefe ulaşılması Suriye'de çözüm sürecinin uzaması ile mümkün. Petrol fiyatlarındaki düşüş Rusya'yı kısa vadede aşırı saldırganlaştırabilir ama eğer gerçekçi olacaksak Rusya'nın Esed'in geleceğini orta vadede garantilediği noktada işi yavaştan alabileceğini de hesaplamak gerekir. ABD'nin de bu noktaya yaklaştığını düşünürsek, işler PKK'/PYD'nin istediği noktaya varmadan uluslararası çözüm masasında dondurulabilir. Sonuç PKK'nın Suriye'de olana razı gelirken, Türkiye'deki etkinliğini büyük ölçüde yitirmesi olabilir. Çünkü unutmamak gerekir ki bugün Türkiye'de PKK'nın bizzat kendi tabanı ile arasındaki mesafe giderek açılmakta…
PKK için siyasi potansiyeller sürekli yükselen bir çizgiye oturmuyor. Tepe yaptıktan sonra geri de dönebilir… Aynı tepe nokta bir daha ne zaman yakalanabilir veya bir daha gelir mi kimse bilemez. PKK için tarihe karşı kumar oynamanın bir cazibesinin olduğu açık… Soru bu tutumun ardındaki rasyonalitenin ideolojik ve psikolojik beklentilerden ne denli azade olduğu. 'Kürtlerin yüzyılı' hayali ne denli çekici olursa olsun, ayaklarınız yere basmıyorsa elinizde sadece hayaller kalabilir.