Suriye'deki en son kimyasal silah saldırısının üzerinden bir hafta geçti. Geçtiğimiz Perşembe günü çıkan haberlere göre, yapılan bir soruşturma Suriye'de sivillere yönelik bir kimyasal silah saldırısı düzenlendiğini doğruladı. Saldırıyla ilgili YouTube videolarının sosyal medyada yayılmasıyla birlikte, uluslararası toplumun nasıl bir tepki göstereceği konuşulmaya başlandı. Kimyasal silah kullanıldığının doğrulanması sonrasında, Suriye rejiminin kimyasal silahlarını bertaraf etme konusunda hem ABD'yi hem de Rusya'yı kandırdığı ortaya çıktı. Esad rejimi bundan yaklaşık beş yıl önce Doğu Guta'da sivillere karşı kimyasal silah kullandığında, Rusya müttefikini muhtemel bir hava saldırısından kurtarmak için aracılık yapıp bir anlaşma imzalanmasını sağlamıştı. Bu anlaşmaya göre, daha önce kimyasal silahı olduğunu inkâr eden Suriye rejimi uluslararası toplumun gözetiminde bütün kimyasal silah stokunu imha edecekti. O zamandan beri ülkede onlarca kimyasal silah saldırısı düzenlendi. Duma'daki son saldırıdan önce bile, rejimin bir kez daha yalan söyleyerek kimyasal silahlarını sakladığı ve sivillere saldırmaya başladığı anlaşılmıştı. Zaten bu anlaşma mevcut haliyle, rejimin sivilleri konvansiyonel silahlarla öldürmeye devam etmesine yeşil ışık yakmıştı. Rejimin kimyasal silah kullanmaya devam ettiği de ortaya çıkmıştı. 2013'te söz konusu anlaşmanın imzalanmasını sağlayan Rusya ve ABD, Esad rejiminin bu silahları kullandığını onlarca vakada görmelerine rağmen hiçbir adım atmadı. Bu eylemsizliği gören ve hiçbir yaptırımla karşılaşmayan rejim de sık sık kimyasal silah saldırıları düzenlemeye başladı. Duma'daki saldırıyla ilgili çok sayıda fotoğraf ve videonun gelmesi ve Suriye'deki gerilimin gittikçe artması üzerine ABD, uluslararası kuralların fütursuzca ihlali anlamına gelen bu saldırı konusunda bir şeyler yapmaya karar verdi. Ya da sadece Başkan Donald Trump bizlerde böyle bir izlenim uyandırdı. Trump'ın Esad'a 'hayvan' diye hitap ettiği tweet'ler atması üzerine birçok kişi, rejime karşı her an bir saldırı beklemeye başladı.
Aslında Trump 'kırmızı çizgi' ifadesini hiç kullanmadı ve önceki başkan Barack Obama'yı bu yöndeki açıklamalarına rağmen harekete geçmediği için eleştirdi. Ancak Nisan 2007'deki bir kimyasal silah saldırısını takiben Suriye'ye saldırı emri vererek, söz konusu kırmızı çizgiyi aktif şekilde çizdi. Duma'daki saldırının ardından ülkesinin niyeti hakkında Rusya'yı uyaran ve Suriye rejimini eleştirmeyi sürdüren Trump, yaklaşan bir saldırının sinyalini açıkça verdi. Fakat öte yandan, muhtemel hava saldırıları konusunda Amerikan yönetimi içinde yaşanan tartışmalar medyaya yansımaya başladı. Son birkaç günde çıkan haberler doğruysa, ABD yönetimi Fransa ve İngiltere'yle birlikte Suriye'deki birkaç hava meydanı ile kimyasal silah üretim tesisine hava saldırıları düzenlemeye hazırlanıyor. Ancak bu sınırlı bir harekât olacak. Rejim olası bir saldırıya zaten hazırlandığı için, sivilleri öldürmesini sağlayan konvansiyonel silah kullanma kapasitesi fazla zarar görmeyecek. Hiçkimse, böyle bir saldırının Suriye'deki sorunların çözümüne bu noktada bir katkıda bulunmasını beklemiyor. Hava saldırılarının cezalandırma amaçlı mı olacağı yahut Suriye'deki kimyasal silahları temelli yok edip etmeyeceği belli değil.
Son birkaç gündür, ABD ile Rusya arasındaki laf dalaşı dikkatleri Suriye halkının durumundan tamamen farklı bir konuya yöneltiyor. Bu kritik dönemde, ABD yönetiminin Suriye politikası hakkında bir kez daha düşünmesi iyi olabilir. DEAŞ'ın ortaya çıkmasından beri yönetim bütün dikkatini, örgütü Suriye'de kontrol ettiği bölgelerden çıkarmaya odakladı. Ancak bu sınırlı perspektif Suriye'de muazzam bir insani kriz yarattı ve Esad rejiminin sivillere yönelik katliamları rahatça sürdürmesine yol açtı. DEAŞ'la mücadelede sona gelindiği ve Trump'ın Suriye'deki Amerikan güçlerini geri çekmek istediği bir dönemde düzenlenen bu kimyasal silah saldırısı ve sonrasındaki gelişmeler, Suriye'de olanın Suriye'de kalmadığını ve yansımalarıyla ve getirdiği risklerle bölgeyi istikrarsızlaştırabileceğini ve uluslararası sistemde krizlere yol açabileceğini gösteriyor. Ortak bir politika izlemeye çalışan ABD, İngiltere ve Fransa, sadece hava saldırıları konusunda değil Suriye'deki bu soruna belli başlı aktörlerle birlikte uzun vadeli bir çözüm bulmak için de işbirliği yapmalı. Ankara son bir haftadır, Esad rejiminin kimyasal silah kullanmasından duyduğu kaygıyı dile getirerek, bölgedeki ciddi sorunlara yönelik kısa vadeli çözümlerin sadece geçici bir çare olabildiğini ve terör örgütlerinin bu sorunları kaşıyarak şiddetlendirdiğini ifade etti. Bu son kriz, Ankara'nın uyarısını ciddiye alarak çatışmaya bir çözüm bulmak için girişimlere başlanması açısından fırsat olabilir.