İran için Batı'yla ilişkilerini normalleştirmek açısından büyük bir adım olan nükleer anlaşma Ortadoğu'da taşları yerinden oynatabilir. Ancak bu anlaşma ileride ABD-İsrail ilişkilerinde sorun da yaratabilir.
İran ve P5+1 ülkelerinin (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ile Almanya) üzerinde uzlaşmaya vardığı çerçeve anlaşma, sadece ABD-İran ilişkileri değil bölgenin tamamı için de tarihi öneme sahip bir adım. Nihai anlaşma hâlâ imzalanmadı. Ayrıca bu ülkelerin müzakere etmesi gereken teknik ayrıntılar var. Yine de, anlaşmanın Ortadoğu'nun geleceği üzerindeki etkileri tartışılmaya başlandı. Anlaşma bölgedeki en önemli dengelerden bazılarını değiştirebilir ve hem ABD ile bölge ülkeleri arasındaki ikili ilişkilerde hem de Ortadoğu ülkeleri arasındaki karmaşık çok taraflı ilişkilerde yeni bir denklem oluşturabilir.
Anlaşmanın en önemli etkileri ABD-İsrail ilişkileri üzerinde olacak. ABD ve İran arasında yapılacak ve İran'ın nükleer enerji altyapısı ve kapasitesinin bir kısmını muhafaza etmesine izin verecek muhtemel bir anlaşmayla ilgili tartışmaların başlangıcından beri en sert muhalefeti İsrail yaptı. Netanyahu 2012'deki ABD başkanlık seçimleri öncesinde İran'ın nükleer altyapısı sorununu anlatmak için doğrudan ABD kamuoyuna hitap etti. Netanyahu daha sonra ABD ve İran arasındaki bir anlaşmaya kamuoyu önünde tekrar karşı çıktı ve böyle bir anlaşmanın İsrail'in varlığını tehlikeye atacağı yönündeki uyarılarını sürdürdü. Kasım 2013'te ön anlaşmaya varılınca, İsrail hükümeti buna açıkça karşı çıktı. Netanyahu anlaşmanın "tarihi bir hata" olduğunu söyledi. P5+1 ülkeleri arasında müzakereler devam ederken ABD yönetimini doğrudan etkileme umudunu yitiren Netanyahu, Obama'nın kararını ABD Kongresi üzerinden etkilemek için çabalamaya başladı. Beyaz Saray ile İsrail hükümeti arasında ciddi bir soruna yol açan Netanyahu'nun Kongre'deki konuşması, belirlenen sürenin bitiminden önce bir çerçeve anlaşmaya varılmaması için müzakereleri durdurma amacıyla yaptığı son hamleydi. Ancak ABD yönetimi yabancı bir liderin ABD dış politikasına yönelik bu müdahalesine çok kızdı. Netanyahu Washington ziyaretinde Obama yönetiminden hiçbir yetkiliyle görüşmedi. Obama da Netanyahu'nun konuşmasına karşılık vererek onun yeni bir şey söylemediğini belirtti. Bu, İsrail ile ABD arasındaki en ciddi gerginliklerden biriydi. Obama Netanyahu'nun yaptıkları için şöyle dedi: "Geçici anlaşmayı hazırladığımızda Başbakan Netanyahu'nun anlaşmanın ne kadar tehlikeli olduğuna dair hemen hemen aynı şeyleri söylediğini hatırlayın. Oysa aradan bir yıl geçtikten sonra İsrailli istihbaratçılar hatta bazı İsrailli bakanlar bile, anlaşmanın İran'ın nükleer programının ilerleyişini durdurduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Başbakan Netanyahu başka bir anlaşma seçeneği sunmuyor. Bu durumda İran yeniden nükleer programını hızlandırır ve biz de onların sınırlamalardan uzak olarak neler yaptığını bilemeyiz. Netanyahu'nun temel tezi şu: yaptırımları daha da artırırsak İran bunları yapamaz."
Müzakereler devam etti ve yakın zamanda İran ile P5+1 ülkeleri arasında bir çerçeve anlaşma imzalandı. Anlaşmaya hemen tepki veren İsrail hükümeti, bir acil durum toplantısı yaptı. Netanyahu bir kez daha, bu anlaşmanın bölge için büyük tehlikeler yarattığını savundu. Anlaşmanın ardından Obama ve Netanyahu sıkıntılı bir telefon görüşmesi daha yaptı. Netanyahu bu görüşmede, anlaşmanın İsrail'in ulusal güvenliğine ilişkin tehlikeleri konusundaki kaygılarını yineledi. Medyada çıkan haberlere göre Netanyahu şöyle dedi: "Anlaşma İran'ın nükleer programını meşrulaştıracak, İran ekonomisini güçlendirecek ve İran'ın Ortadoğu genelinde ve başka bölgelerde izlediği saldırgan politikayı ve terörü destekleyecek. Böyle bir anlaşma İran'ın nükleer bomba üretme çabasını engellemez. Tam aksine, bunu kolaylaştırır." Netanyahu anlaşmadan bir gün sonra, İran hükümetinin nihai anlaşmada İsrail'in var olma hakkını tanıması gerektiğini de söyledi. Ancak Obama Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinden önce, Netanyahu için İran'ın nükleer silah edinmesini önlemenin en iyi yolunun bu anlaşma olduğunu söyledi. Obama ayrıca ulusal güvenlik ekibine, İsrail'in yeni hükümetiyle iki ülke arasındaki güvenlik işbirliğini güçlendirme amaçlı istişarelerde bulunma emri verdi. ABD ve İsrail askeri işbirliği için bir çözüm bulabilir. Ancak ABD ile işbirliğinin güçlenmesi, İsrail'in Irak ve Suriye gibi ülkelerdeki artan İran nüfuzuna dair kaygılarını gidermez.
Bu durumda iki ülke arasındaki ilişkiler anlaşma sonrasında nasıl bir şekil alır? Anlaşmanın ardından İsrail tarafından yükselen tepkiler, kavganın henüz bitmediğini gösteriyor. Obama ile Netanyahu arasındaki güven eksikliği ve Netanyahu'nun ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçi çoğunlukla ilişkilerinin daha iyi olması nedeniyle, Netanyahu daha iyi bir nihai anlaşma için bastırmaya devam edebilir. Bunun bir parçası olarak da, ABD Kongresi'nin anlaşmanın şartları üzerinde söz sahibi olmasını isteyebilir. Bu girişim önümüzdeki aylarda Beyaz Saray ile İsrail hükümeti arasındaki gerilimi, özellikle de teknik ayrıntılarla ilgili tartışmalar sırasında, artırabilir. Ayrıca İran ile P5+1 ülkeleri arasında nihai bir anlaşmaya varılması halinde, ABD-İsrail ilişkileriyle ilgili daha çok tartışma çıkabilir.
Ancak bu durum ABD-İsrail ilişkilerinin tamamen çökmesine yol açmaz. İki ülke arasında askeri ilişki ve istihbarat paylaşımı alanındaki ortaklık kesinlikle sürecektir. Dahası, İsrail'in kaygıları nedeniyle ordu daha da güçlenebilir. Ancak güven sorununa ek olarak, ABD-İran ilişkilerinin normalleşme olasılığı da bu iki alanda bazı sorunlara yol açabilir. ABD ve İsrail arasındaki istihbarat işbirliğinin düzeyini bilmesek de, bu işbirliğine dair sızan haberlerin büyük kısmı İran'la ilgili. Şu ana kadar ortaya çıkan bilgilerin çoğu, İran'ın veya bölgedeki vekillerinin ABD ve İsrail istihbaratının ortak operasyonlarına hedef olduğu vakalarla ilgili. İran'ın nükleer tesislerine birkaç yıl önce yapılan Olimpiyat Oyunları adlı siber saldırı, ABD-İsrail istihbaratı işbirliğiyle gerçekleştirildi. New York Times'tan David Sanger'a göre iki ülkenin istihbarat kuruluşları arasında bu operasyonun uygulanışına dair bazı görüş ayrılıkları olsa da, saldırı CIA ve Mossad'ın ortak operasyon yeteneğini gösterdi. Ayrıca daha yakın zamanda Washington Post'ta çıkan bir habere göre, Hizbullah'ın askeri kanat lideri İmad Mugniye'ye yönelik suikast operasyonu da CIA ve Mossad işbirliğiyle düzenlendi. ABD-İran ilişkileri normalleşirse, ABD ile İsrail arasındaki istihbarat işbirliği "ortak düşman"dan yoksun kalabilir. Bu şartlarda, istihbarat işbirliğinin seviyesi bile ABD-İran ilişkilerinin normalleşmesinden etkilenebilir.