Bundan tam 1 yıl önce 19 Ekim 2016'da Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin yeni güvenlik stratejisini açıklamıştı. Teröristler için "nerede yuvalanıyorlarsa gidip orada tepelerine bineceğiz, sineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmaya bakacağız" demişti.
Türkiye'nin bu yeni güvenlik stratejisi bir yılını doldurdu. Gerçekten de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediklerinin bu son bir yılda hayata geçirildiğini gördük. Tehdit Irak ve Suriye'deyse, sınırımıza kadar gelmesini beklemedik. Sınırın karşı tarafına geçip, teröristlerle mücadeleyi kaynağında yaptık.
Fırat Kalkanı harekatı da İdlib operasyonu da bunun en net örnekleriydi.
Ama bu yeni güvenlik stratejisinde ikinci bir aşamaya da geçildi.
O da terör örgütlerinin finansal kaynaklarına yapılan operasyonlardı.
Türkiye bu tarz hamlelere alışık bir ülke değildi. Terörist saldırdıktan sonra karşılık verilirdi. Bu alışkanlık bir kenara bırakıldı, teröristin saldırmasını beklemeden, terörist neredeyse oraya gidip, kökünün kazılması hedeflendi.
Bir de tabi ki teröristin finansal kaynakları var.
Bunlara yönelik de kurutma operasyonları başladı.
Son günlerde STK görünümlü ajan, provokatörlerin peş peşe gözaltına alınmasının bir sebebi var.
Sen terörü kaynağında bitirmeye çalışırsan, onlar da içerde yeni kaos ortamlarının tohumlarını atmak için yeni planlar yaparlar. Bu işi de STK görünümlü ajan, provokatör, finansörlere yaptırırlar. İşte bunlara da müdahale ediliyor artık Türkiye'de. Ne dışarda ne içerde, ne silahlı teröriste ne de ona silah veren ajana göz açtırılmıyor.
Zaten bu STK görünümlülere yapılan operasyonlarda ses nereden geliyor bir bakın.
Sen Türkiye'de bir Alman casusu yakalıyorsun, Almanya kıyameti koparıyor, ABD Başkonsolosluğunda bir casus enseliyorsun ABD kıyameti koparıyor, Soros bağlantılı bir finansörü alıyorsun hepsi birden bağırmaya başlıyor.
Türkiye'nin Suriye'de terörle mücadelesinin yanı sıra Türkiye içerisinde de terör örgütlerini besleyenlere operasyon üstüne operasyon yapması, Batı'nın hiç ama hiç alışık olduğu bir durum değil.
Yurtdışında yuvalanan terör örgütü bunların sağ koluysa, yurt içindeki destekçileri de sol kolları.
Şimdi iki kolu birden kesiyorsun.
Bunların tepesinde o meşhur üst akıl var.
Bundan önce üst akıl, Türkiye'de istediği zaman istediği operasyonu çekebiliyorken, şimdi kolları kesilince ne üstünlüğü kalıyor ne akıllılığı.
Üst akılın topal bir ördeğe dönüştüğünü nereden anlıyoruz?
Rakka'ya bakın.
Gözümüzün içine baka baka PKK teröristlerini Rakka'ya soktular, terör örgütünün elebaşının posterleriyle şov yaptırdılar.
ABD şimdi buna niye izin verdi? Neden Suriye'de bugüne kadar söyledikleri "PYD, PKK değildir, terör örgütü değildir" yalanını kendi elleriyle deşifre ettiler?
Çünkü yolun sonuna gelindi de ondan. Artık kartlar açık oynanıyor.
Rakka'daki PKK şovu bize sürpriz mi oldu, asla hayır.
Zaten Türkiye'de herkesin bildiği bir durumdu, Suriye'de adına SDG, PYD, YPG dedikleri sözde DAEŞ ile mücadele eden teröristlerin, PKK'lı olduğu.
Amerika artık bunu açık açık savunduğuna göre belli ki canlarını bir kez daha yakmışız.
Bundan önce başkonsolosluktaki casus Metin Topuz'un yakalanmasına çılgın bir vize skandalıyla karşılık vermişlerdi.
Hem casus hem İdlib operasyonunu içinde barındıran olmadık bir tepkiydi.
Kartların açık oynandığının net bir göstergesiydi.
Şimdi Osman Kavala'ya yapılan operasyonun hemen ardından Rakka'da kendilerini yalanlarcasına PKK'lılarla ortak olduklarını haykırdılar, bir de üstüne ABD Dışişleri Bakanlığından resmi açıklama yapıp, endişe duyduklarını söylediler.
Hakikaten endişeliler, Türkiye ellerinden kayıp gitti, artık Türkiye'de bırakın cirit atmayı rahat nefes bile alamaz hale geldiler.